MESLEK YÜKSEK OKULLARI KALİTE PEŞİNDE KOŞMALI
- Kategori : 2014,Eylül,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.346 kez okundu
Bütün kentlerde açılan üniversiteler, il merkezlerinde ve ilçelerde de meslek yüksek okulları açtı. Daha önceden de üniversiteler çok geniş bölgelere yayılmışlardı. Örneğin; Fırat Üniversitesi’ne bağlı Muş, Bingöl, Tunceli illerinde fakülte; Keban, Sivrice, Maden, Malazgirt, Kemaliye ilçelerinde de meslek yüksekokulları vardı. Meslek yüksekokulları gün geçtikçe yaygınlaşmaya başladı.
Meslek Yüksekokulları nedir meslek elemanları yetiştirir. Ön lisans diploması verir. Teknik branşlardan mezun olanlar tekniker unvanını alır. Tekniker kimdir? Sanayii ya da teknik alanda çalışmalarda ara eleman görevini üstlenir. 1965 yılında Ankara ve İstanbul’da Tekniker Yüksekokulu açılmıştı. Oradan mezun olanlar hemen istihdam edilmişlerdi. Mühendislerin sağ kolu olarak görev yapmışlardı.
İlerleyen yıllarda 1974-1975 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 2 yıllık meslek yüksek okulları açılmıştı. Meslek lisesinden mezun olanlar şartları sağlıyorlar ise ilgili yüksekokula devam etmişlerdi. YÖK’ün kuruluşuyla 1982 yılında meslek yüksekokulları üniversitelere bağlandı.
1990’lı yılların başında yeni yeni sayıları artan meslek yüksekokullarına atanan öğretim elemanlarının bir kısmı İngiltere ya da Amerika‘da YÖK ve Dünya Bankası Projelerinde 9 ay süre ile eğitime tabii tutulmuşlardı. Öğretim kadrosu kalitesine verilen önemi açıklamaya yeter diye düşünüyorum. Yine Dünya Bankasından destek alan okullar laboratuvar ve atölyelerini yeni teknolojiler ile donatmışlardı. İngiltere’de o dönemlerde eğitim alan 11 kişiden birisi ben olduğum için işin mutfak kısmını çok iyi biliyordum. Yine 1990’lı yıllarda derse geldiğim Meslek Yüksek Okuluna gelen öğrenci mutlaka ÖSS sınavında belirlenen barajı aşmak zorundaydı. Meslek lisesi mezunları aynı bölümü seçtikleri zaman katkı puan ile yerleştirilirken lise mezunu öğrenciler ancak aldıkları puan ile gelebiliyorlardı. II. öğretim dediğimiz gece eğitimi de açılmıştı. O yıllarda II. öğretimde daha yeni liseden mezun olmuş öğrenciler olduğu gibi orta yaşta olup sadece işyerinde alacağı derece veya kadro için gelen öğrenciler de vardı. O zaman yaşları benden büyük olan öğrenciler sınıfta belki denge unsuruydu. Sınıflarda olabilecek çatlak ses hocaya intikal etmeden kapatılıyordu. Dersler hem çok ciddi yapılmaktaydı, hem de sınıfta huzur, paylaşım, öğrenme ve öğretme hevesi vardı. Mezun öğrencilerimiz büyük çoğunluğu hedeflerine ulaştılar. Bir kısmı da Dikey Geçiş Sınavı (DGS) ile 4 yıllık fakülteye giderek 2. Diplomalarını aldılar.
Yıl oldu 2002, Yüksek Öğretim Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliği ile meslek lisesi mezunları aynı bilim dalına sınavsız kayıt yapabilmelerinin önü açıldı. Meslek lisesi mezunu olmayan öğrenciler ile alan dışı tercih yapan öğrenciler YGS sınavında en az 160 puanı almak zorundalar. Bir bakıma mutlaka imkânı elveren her gencin yüksek tahsil yapması takdir edilmelidir diye düşünmemek mümkün değil. Üstelik mesleki alandaki gelişim bazı alanlarda ihtiyacı karşılamaya halen yeterli değildir.
Yıllardan sonra bu yıl yine meslek yüksekokuluna derse gittiğimde aradan geçen zamanın ve değişen sistemin yansılarını olumsuz yönde çok net gördüm. Öğrenciler mutsuz, umutsuz, okullarını beğenmiyorlar. Öğrenciler ile konuştuğumda okullarını beğenmediklerini, okulu bitirseler dahi ne iş yapabileceklerini, kendilerine önem verilmediğini ver yansın ederek ağız birliğiyle yarışırcasına anlatıyorlar. Kendilerini ezilenler sınıfına dâhil etmişler. Onlara göre hata idarede, hata sistemde, kendileri dışında herkeste. Dilim döndüğünce ülkemizde kendilerine çok ihtiyaç olduğunu özellikle teknik alanda ara elemana, ihtiyaç olduğunu altını çizerek anlattım. İlerleyen saatlerde sorunun kendileri olduğuna inandım.
Eski adıyla ÖSS yeni adıyla YGS’nin sadece sınavdaki başarı notunu ölçmediğine bir defa daha inandım. Mutlaka sınıflarda çok mantıklı öğrenciler vardır. Ancak genel görüntü üniversite öğrencisi olmanın sorumluluk, anlayış, sosyal duyarlılık, toplumda davranış, bazı toplumsal kurallardan bihaberler. Öğrenci hoca diyalogunun zor kurulacağı çizgideler. Öğrenciliğin tadını çıkarmayı bırakın kendilerine ve çevrelerine eziyet etme çabasındalar. Bir başka gözlemim sigara içen öğrenci sayısının fazlalığı.
Gençler bizim çocuklarımız. Onlar bizim geleceğimiz, onlar yarının anne- babaları, onlar sonraki nesli yetiştirecek, onlar yabana atılamaz, onların olumsuz davranışları görmezden gelinemez.
Onları oldukları gibi olumsuz halleriyle kabullenmek yerine onlar ile iyi iletişim kurup öncelikle olumsuz ruh halinden arındırmayı sonra da toplum olarak yaşarken üstlendiğimiz sorumlulukları hatırlamalarını sağlamak, biraz konuşarak, biraz uyararak davranış değişikliği yapması gereken öğrenciler ile ilgilenip sonra onları gözetleme gibi bazı metotlar uygulamayı tercih ediyorum. Kendilerine lise öğrencisi olmadıklarını hissettirmek ve sorumluluk vermek gerekli diye düşünüyorum.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.