CUMHURİYET ve KADIN KİMLİĞİ
- Kategori : 2015,Ekim,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.318 kez okundu
“Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır” ilkesini benimseyen Ulu Önder Atatürk, 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisini kurdu. 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi 1921 Anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişiklikle devletin yönetim biçimini Cumhuriyet olarak ilan etti.
Atatürk’ün Cumhuriyet kavramını mecliste anlatmasından sonra coşkuyla “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri ne kadar anlamlı, duygulu, milli duyguları kabartan bir tablo idi mutlaka… Cumhuriyet’in; egemenliğin kayıtsız ve şartsız ulusa ait olduğu, devletin temel organlarının seçimle işbaşına getirildiği bir rejim olmakla birlikte bir yönetim biçimi olduğu; Demokrasinin ise tüm vatandaşların devlet yönetimini şekillendirmede eşit haklara sahip olması demek olduğu vurgulanmıştı. Bu millet Cumhuriyet’i fazlasıyla hak etmişti. Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamalarının yapıldığı 1933 yılında, onuncu yıl nutkunda bu günün önemine ve en büyük bayram olduğuna değinilmişti.
Cumhuriyet’in ilanından sonra eşdeğer sayılabilecek ülkelere bakılıp kıyaslandığımızda, bizim ne kadar fark attığımız açıkça ortadır. Yapılan inkılaplar ile yeniliklere kavuşan Türk toplumu özgürlüğün tadını çıkarmıştır. Cumhuriyet öncesi Türk kadının tarihsel gelişimi içerisinde değerlendirirsek, Ata’nın sırf kadınlara yönelik yaptığı açılımın ne kadar büyük çapta olduğunu görürüz. Seçme ve seçilme haklarının ne kadar erken elde edildiğini nasıl inkâr ederiz? Bazı Arap ülkelerinde kadınların hâlâ araba kullanması yasak iken, biz de geçmişi çok eskidir. Kadınların çalışma hayatına geçmeleri aynı şekilde hızla olmuştur. Resmi nikâhı olan kadınlarımız adeta güven altına alınmamış mıdır? Doğan çocuklara kimlik verilme zorunluluğu, o evdeki bireylere bir aile sıcaklığı vermemiş midir? Cumhuriyet’in faziletlerini anlatmakla bitmez. Ancak yaşamasını bilen farkına varır ve farkındalığa vardırır.
O zaman yaklaşık nüfusun yarısını oluşturan kadınlarımıza hukuk devrimi ile kadın – erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu. 1926 yılında medeni kanununun kabulü ile medeni kanunlara sahip olan kadınlarımıza 3 Nisan 1930 da Belediye kanunları ile belediye meclisine üye seçmek ve seçilmek hakkı verilmiştir. 26 Ekim 1933’te köy muhtar ve heyeti seçimlerine girme hakkı, 5 Aralık 1934 Tarihinde yapılan Anayasa değişikliğiyle de milletvekili seçme ve seçilme hakları verilmiştir. Hemen 1 yıl sonra 1935 yılında yapılan seçimlerde TBMM ne 18 kadın milletvekilinin gitmesi sonucu çok anlamlı kılmıştır.
İşte biz kadınlara verilen bu kadar değerden sonra üzerimize düşen görevleri yapmamamız için neden var mı?
Ulu Önder Atatürk’ün sarf ettiği “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığın sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir.” sözleri kadının toplum içerisindeki yerini anlatmaya değerdir.
Kadınlarımıza Cumhuriyetimizin verdiği bu hakların tabanı yaptığımız Kurtuluş Savaşlarına dayanmaktadır. Atatürk, 21.3 1923’te Konya’da kadınlara hitaben “Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsulatı pazara götürerek kazanca katkı sağlayan , aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip, cephenin mühimatını taşıyan hep onlar; hep o ulvi, o fedakar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur.” Diyerek kadınlara duyduğu şükranı anlatmaktadır.
Tabii ki Cumhuriyet in çizdiği yoldan sonra kadınların hakları arttığı gibi sorumlulukları da artmıştır.
Cumhuriyet kadınları olarak din, dil, ırk, bölge ayrımı yapmadan terörü önlemek için mücadele etmek zorundayız. Cumhuriyet ve demokrasinin tüm halkların huzur içerisinde yaşadığı ortamlar olduğu bilinciyle, ülkemizdeki demokrasi anlayışını mükemmelleştirmek istiyorsak, önce kardeş kanının durdurulmasını sağlamalıyız.
Basında Cumhuriyet’in 92. Yaş gününün coşkuyla kutlandığını okudukça mutlu olmamak mümkün mü! Ev ve iş yerlerinin bayraklar ile donatıldığını görünce mutluluk çok daha artıyor.
Türk Cumhuriyeti vatandaşlığını benimseyen tüm toplulukların Cumhuriyet Bayramını kutlar, Cumhuriyeti kuran başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere Cumhuriyetin kurulmasına katkısı olan tüm büyüklerimizi rahmetle anıyor ve okuyucularımın bayramını içtenlikle kutluyorum.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.