SOKAK ÇOCUKLARI
- Kategori : 2008,Gazete Yazılarım,Haziran
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.299 kez okundu
Hayvanlar alemi ile ilgili belgeselleri seyretmekten hoşlanırım. Vakit buldukça hayvanların dünyasında olup bitenleri, davranış biçimlerini ve yaşam tarzlarını irdelemeye çalışırım. Dişi hayvanların yavrularına karşı gösterdikleri şefkati ve dış tehlikelere karşı koruma duygularını seyrettikçe, canlıların tümünde yavrulara karşı davranışların bezerlikler gösterdiğini çok daha iyi anlayabilmekteyiz.
Yavrusuna zarar veren canlılar da bulunmaktadır. En çarpıcı örnek olarak erkek aslanın kendi yavrusunu boğarak yemesini gösterebiliriz. Bilim adamları, kabul edilemez gibi gözüken bu gerçeğin altındaki sır perdesini aralamak için çalışmalarını sürdürüyorlar. Ancak insanlarla kıyaslandığında cinnet geçirip çocuklarını katleden babaları göz önüne aldığımızda, bir aslanın yavrusunu boğmasına belki bir anlam yüklenebilir.
Geyik yavrusunu yakalayan bir panterin, geyiği yavrularına canlı getirdiği ve kendi yavrularına avlanma tekniğini öğretmede değerlendirdiğini görebiliyoruz. Tüm canlılarda olduğu gibi ilk eğitimin alındığı nokta anne-baba, aile ocağıdır. Anne yavrusunu büyütmek için her türlü fedakarlıktan kaçınmamaktadır. Gagası ile yavrularını besleyen, onları dış tehlikelerden korumak için yuvayı mümkün olduğunca diğer canlıların erişemeyeceği kadar yüksek yerlere kuran kuşlar alemi de çok ilginç değil mi? Hatta kendisine ait olmayan diğer bir yavruyu koruyan, onu besleyen ve büyüten dişi hayvanlara rastlanıldığı iddia edilmektedir.
Bir aslanın vahşiliğini düşünün! Ancak aslan yavrusu sevimlidir ve belirli bir döneme kadar tehlikesizdir. Çevre şartları ve beslenme gereksinimleri, yavrunun büyüme süreci ile paralel olarak gelişme göstererek sonuçta vahşi bir yapıya dönüşür.
İlk doğduklarında tüm bebekler de masumdur ve sevimlidir. Çocuklar büyüdükleri çevrede ve ailelerden aldıkları ya da görerek taklit ettikleri yaşam biçimleri ile şekillenir. Doğduklarında masum olan bu çocuklar, büyüdüklerinde gaddar olabiliyor ve dehşet veren katliamlar yapabiliyorlar. Ancak katil olan çocukların anneleri için evlatları gene masumdur ve bir türlü gerçeği kabullenmek istemezler.
Bugün toplumda çıban başı olan gençlerin mazileri incelendiğinde, düzgün bir aile yapılarının olmadığına ve genelde babasız ya da annesiz kalan çocukların problemler yarattıklarına şahit oluyoruz. Sokak çocukları nitelemesi yaptığımız bu gençlik, kanayan toplumsal bir yaradır. Bu yaranın sarılması için de sadece kendi çocuklarımızı kollayıp korumamız yeterli değildir. Sokak çocuklarının problemleri ile ilgilenmek, onları topluma kazandırmak, her bireyin öncelikleri arasında olmalıdır.
Toplumsal huzuru yakalamak istiyorsak, kendi çocuklarımızın dışında kalan çevremizdeki çocuklarla da yakından ilgilenmek zorundayız. “Nasıl olsa benim çocuğum değil” deyip de onları sokakların acımasız düzenine mahkum etmemeliyiz. Sorunu olan çocuklarımızı topluma kazandırmak için her birey üzerine düşeni yapmak zorundadır.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.