YABANCILAŞMAK
- Kategori : 2009,Gazete Yazılarım,Şubat
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.247 kez okundu
Bir ülkenin kalkınması, sosyal ve kültürlü bir toplum olması, diğer kişilerin hak ve hürriyetlerine saygı göstermesi gibi birçok özellik, toplumun eğitim durumu ile doğrudan ilişkilidir. İyi eğitilmemiş veya çok dar çerçevede yetişmiş bazı insanların bazı davranışları tuhaf olabilmektedir. Bu guruba dahil olan insanlar, bazı manevi değerlerin öneminin farkında olmayabilirler. Bir olayı ifade etmedeki tarz hatası, o insanı bazen saygısız konuma düşürülebilir. Kendisine göre çok doğal olan bir konuşma biçimi, karşılarındaki insanlar tarafından hakaret olarak algılanabilir. Bazı insanlar bencil davranarak, düşündüklerini mantık süzgecinden geçirmeden konuşarak yada davranarak çevresinde huzursuz bir ortam oluşturabilir.
Sadece okullarda alınan eğitim ile insanları davranış biçimleri açısından bir kalıba sokmak mümkün olmayabilmektedir. Kişinin ailesi başta olmak üzere, yetiştiği çevre ile bütünleşmesi ve çevre ya da mahalle baskısıyla farklı davranışlar içerisinde bulunması olasıdır. Bazen çok iyi eğitim görmesine rağmen bazı kişilerin yaptığı davranışlar, çelişkiler sunmakta ve bu davranışı o kişinin nasıl yaptığına inanılamaz.
İşçi alımı nedeniyle başlayan göç sürecinde, köylerimizden birçok vatandaşımız Avrupa ülkelerinin yollarını tuttular. Kültür ve din farklılığı nedenleriyle sosyal yaşama alışmak, bu vatandaşlarımız için çok zor oldu. Kendi köy ve ilçelerindeki alışkanlıklarını yabancı ülkelerde sürdürmeye çalıştılar. Bu yüzden ilk yıllarda birçok kriminal olayın faili olarak hapishanelere düşenler de oldu. Baktılar ki eski alışkanlıklarını sürdürmek kendilerine pahalıya mal olacak, bazıları davranışlarını değiştirmek zorunda kaldılar. Bu vatandaşlarımız polis korkusu nedeniyle bulundukları ülkelerdeki kurallara uymak zorunda kaldılar. Her an ülkeden atılma korkusu ile yaşayan bu kuşak, Türkiye’ye döndüklerinde önemli bir bölümü eski alışkanlıklarını sürdürdüler. Trafikte bazıları gene kırmızı ışıkta geçtiler, küçük meseleler yüzünden gene kavgaya tutuştular ve kaba davranışlarına devam ettiler.
Nasıl davranacakları konusunda ikilem içerisinde olan bu kişiler gittikleri çevrelerdeki usullerle hayatlarını sürdürmektedirler. Oysa çevre, kişinin yaşam tarzını kalıcı bir biçimde değiştirebilseydi, geri dönüş yapanlar Avrupa ülkelerinde korkularından uydukları kuralları Türkiye’de de devam ettirirlerdi.
Bugün Avrupa’da yaşayan Türklerin üçüncü yada dördüncü kuşağı oluştu. Bu kuşak Avrupa ülkelerinde bir Türk lobisinin oluşmasına vesile olmakla birlikte, bu neslin bir bölümü yabancılaştı. Türk kökenli oldukları halde Türkçe konuşamayan birçok gencimiz var. Hatta bazıları artık Türkiye’ye de gelmez oldu ve yabancı ülke vatandaşı kimliğine sahiptirler. Avrupalılara göre bu kuşağın davranışları çok normaL sayılırken, bizlere göre ise bu davranışlar yadırganabiliyor. Davranışların farklı değerlendirilmesinin sonucudur ki, Avrupa’daki son kuşak Türkiye’ye gelmek istemiyor. Çünkü iliklerine kadar işlemiş bir Avrupalı kimliği, kendi ataları tarafından eleştiriliyor ya da baskı altına alınmaya çalışıyor.
Avrupa’ya göç ile başlayan serüven sonrasında hem kazançlarımız hem de kayıplarımız oldu. Kanımca en büyük kaybı kültürel değerimizi yitirmede yaşadık. Asimile olan bir Türk nesli var şu anda Avrupa’da. Elbetteki bunların bir bölümü atalarını unutmayacak ve ülkelerine katkı sağlamak için mücadele edecektir. Ama büyük bir bölümü birkaç kuşak sonrası tamamen yabancılaşacak.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.