MENFAAT İDEOLOJİSİ
- Kategori : 2009,Gazete Yazılarım,Kasım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.347 kez okundu
Üniversite yıllarım çok sıkıntılı geçmişti. Diyarbakır Eğitim Enstitüsünde Matematik Öğretmenliği bölümünden 1977 yılında mezun olmuştum. Diyarbakır’da eğitim gördüğüm yıllardaki öğrenci olaylarını bu ülkenin bir daha yaşamaması, dileklerimin başında gelir. Çok kötü günler yaşadık. O zamanın ifadesiyle sağ ve sol görüşlü öğrenciler kıyasıya bir kavga içerisinde idiler. Kurtarılmış okullar yaratmak için acımadan gencecik canlara kıyıyorlardı.
Elazığlı birisi olarak 1980 öncesi yüksek öğrenim için Diyarbakır’a gitmek cesaret isterdi. Çünkü o dönemlerde Diyarbakır ne kadar solcu idiyse, Elazığ da o kadar sağcı bilinirdi. Doğduğunuz ve yaşadığınız kent esas alınarak, size bir siyasi kimlik verilirdi. Çok yanlış bir değerlendirme olmasına karşın, maalesef bu olgu vatandaşlar arasına yerleştirilmişti. Şimdi aynı yanlışlıklar devam etmiyor mu? Diyarbakırlı vatandaşlarımızın önemli bir bölümünün Kürt kökenli olması yüzünden bu kişilerin PKK’lı olduğunu söylemek ne kadar yanlış ise, aynı biçimde her Elazığlının da faşit olduğunu söylemek de o denli yanlıştır.
Hiç unutmuyorum, öğrencilik yıllarımda arkadaşlarımızın bir bölümünün parka giyinmeleri, saç-sakal uzatmaları, birinci marka sigara içmeleri, çamurlu bot giyinmeleri solculuğun simgesi olarak algılanırdı. Adeta kıyafet bir simge idi ve giyiminize bakılarak size yaklaşılırdı. Bir gün bir bayan arkadaşım bana yaklaştı ve “Burjuva kızı nasılsın?” dediğinde çok şaşırmıştım ve neden böyle hitap ettiğini sormuştum. Bana cevabı “Ee kıyafetlerinden belli değil mi? Çizmeye bak, eteğe bak, yemeğini de kaldığın yurtta yemiyorsun” demişti. Düşünebiliyor musunuz, deri çizme ve etek giyinmiş olmam, sigaraya para vermeyip onun yerine gıdama para harcamam benim burjuva kızı damgası yememe neden olmuştu.
O dönemlerde çok hızlı solcu geçinen bazı arkadaşlarımın bir bölümü şimdilerde oldukça varlıklılar. Bir kısmı da bir yolunu bulup Avrupa’ya kaçtılar. Türkiye’de zengin olan öğrencilik yıllarında siyasi anlamda çok aktif olan bazı solcu arkadaşlarla bir araya gelip geçmişdeki günlerimizi konuştuğumuzda içimiz sızlıyor. Ama o dönemlerden kalan alışkanlık olacak ki gene sosyal adalet ve fakirlik edebiyatı yapanlar olabiliyor. Fakat bu kişilerin, bu söylemleri ile davranışları birbirini tutmadığı açıkça ortaya çıkıyor.
Yoksulluk ve sosyal adaletin ülkede bulunmadığından yakınanların birçoğu, şu anda oldukça variyetli olmalarına karşın acaba neden sosyal adaleti sağlamak adına fakirlere yardım etmiyorlar ki? Ya da yeni ev satın alırken neden acaba en lüks ve pahalı evlere yöneliyorlar? Bir taraftan geldiğin köylülük ve fakirlik tarafını kullanarak sosyal adalet ve yaşamdan dem vuracaksın, ama diğer taraftan da ev alırken; sokaklarında bağırarak domates, biber, meyve satan seyyar satıcılardan rahatsızlık duyup, dubleks evi alacağın semti özenle seçeceksin (!).
Bu tür davranışların adı herhalde Menfaat İdeolojisidir. Kendin ekonomik bağlamda belirli bir seviyeye ulaşıncaya kadar sosyal adaletin ve eşitliğinin sembolü diye lanse edilen solcuğu kullanacaksın. Köşeyi döndükten sonra da solculuk fikrini savunmaya devam edeceksin, ama kapitalist düzenin nimetlerini de sonuna kadar kullanacaksın! Sevsinler senin solcuğunu!
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.