YEME ADABI
- Kategori : 2010,Gazete Yazılarım,Şubat
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :2.392 kez okundu
Kültür kavramı denildiğinde birçok farklı unsur akla gelmektedir. Gelenek ve göreneklerimiz, kültürümüzün birer parçasıdır. Aslında kültür, toplumsal birliktelikteki davranışların yansımadır diyebiliriz. Kendilerine ters gelse de farklı kültüre mensup insan ve toplulukların, karşısındakilerin kültürüne saygı göstermesi beklenir.
Yeme adabı insanların diğer davranışları hakkında ipucu içerir. Çok farklı kültüre sahip ülkelerde yaşama fırsatı yakaladığım için yemek kültürleri arasındaki çeşitliliği de gözetleme imkânı elde ettim. Batı ülkelerinde Fransa hariç yemek kültürü çok zayıf. Burada kullanmak istediğim kültür ifadesi içerisinde yemeklerin lezzeti ve çeşitliliğini kastediyorum. Amerika, Almanya ya da İngiltere’de ayaküstü yemek (fast food) yemek insanların ağırlıklı beslendikleri bir yöntemdir. Bu ülkelerde özellikle Akdeniz mutfağının rövaşta olduğu bilinir. Almanya’da hemen her şehirde Türk mutfağına ilgi gösterilir. Amerika’da Yunan, Meksika, Türk, Çin restorantları oldukça fazladır.
Arap yemek kültürü çok daha farklıdır. Kendilerine has güzel yemekleri bulunmaktadır. Siirt’te Arap kökenli vatandaşlarımızın çok lezetli yemeklerini yemiştim. Tabi yemeklerinde ağırlıklı et kullanılması da dikkatleri çekiyor. Perde pilavı, kitel, içli köfteleri ve diğer yemekleri lezzetli ama aynı zamanda da bol kolestrol içeririr. Ben ülkemizde yaşayan Arap kökenli vatandaşlar ile Türkiye dışında Arap ülkelerinde yaşayan Arap toplumunun yemek adabının çok farklı olduğunu görüyorum. Bunu bir örnekle açıklamak istiyorum.
Geçenlerde bir seminer için Antalya’da lüks bir otelde bulunuyorduk. Otelde Türkler, Almanlar, Amerikalılar, Fransızlar, İngilizler ve Araplar çoğunlukta idi. Açık büfe olduğu ve bol çeşit bulunduğundan, iştah kabartıcı birçok farklı yemekler sergileniyordu. Batı ülkelerinden gelen insanların tabaklarına aldıkları yiyecekleri özenle seçtiklerine şahit oldum. Tabaklarına yiyebilecekleri kadar yiyecek doldururken, bir de Suudi Arabistan’dan gelen Arap aileler vardı. Zaten aşırı kilolarından çok abur cubur yediklerini fark etmeniz mümkündür. Arapların tabakları tıklım tıklım dolu idi. Masalarının üzerinde neredeyse başka bir tabak konulamayacak kadar sıkışıktı. Afiyet olsun yesinler ama yemek masasından kalktıklarında dokunmadıkları ya da bir dilim ısırıp bıraktıkları birçok yiyecek artık bırakıyorlardı. Zeytin çekirdeklerini tabaklara bırakmak yerine masa örtüsü üzerine ağızlarından fırlatmaları, örtünün birçok yeri yemek artıkları nedeniyle adeta çöplüğü andırıyordu. Bu gözlemin sadece bir defalalık veya sadece bir masaya ait değildi. Farklı günlerde ve farklı Suudi ailelerin masaları maalesef aynı manzaraya sahipti. Ama batı ülkelerinden gelen ve sözüm ona “Gavur” dediğimiz insanların tabaklarında artmış yemek görülmüyordu. İşte bu davranışlar da yemek kültürünün bir parçası. Aç gözlülük ya da bilerek israf edercesinde artık bırakmayı nasıl izah edebiliriz! Ayrıca israfın İslamiyet’te yeri de yoktur.
Yemek kültürü de eğitimin bir parçasıdır. Çocuk aileden gördüğü yemek yeme kültürü ile büyüyor. Sonra okul ve yaşadığı çevrede gördüklerini benimsiyor. Çocuk küçük yaşta edindiği alışkanlıklarını sonradan kolay kolay üzerinden atamıyor. Bu nedenle yemek yeme adabı deyip geçmemek gerekir. Kişi alışkanlıklarını ileriki yaşlarda bulunacağı her ortama taşır. Yanlış alışkanlıklar insanlara garipsenecek anlar yaşatabilir. Belki bazı kuralları bilemediği için toplumdan kopmasının bir nedeni dahi olabilir. Bazı iş alanlarındaki eleman alımında; özellikle birey ile yemekte sohbet edilerek kişinin yemek alışkanlıkları dahi izlenmektedir. Davranış değişikliklerinin küçük yaşlarda çocuklarda yerleşeceğini düşünerek masa adabını çocuklarımıza daha küçük yaşlarda iken öğretmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.