Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

23 NİSAN MI? BEN BİR ÇOCUĞUM !

24
Nisan
2019

TBMM’nin açılış tarihi 23 Nisan 1920’dir. Atatürk, 23 Nisan 1924’te 23 Nisan’ın bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. 23 Nisan 1929 yılından itibaren bu bayram Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. İşte bu tarih öyle güzel bir tarihtir ki her yıl 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaktadır. Günün isimlendirmesi ne kadar anlamlıdır. Egemenliğin kelime anlamı yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik işte ulusun, yönetme yetkisine sahip olması demektir. Çocuk bayramında bu kavramın çocuklara hissettirilmesi ne kadar güzel ve anlamlıdır.

Büyük Ata’nın çocuklara verdiği önem milletin geleceği olarak onları görmesi ve yine çocuklara armağan ettiği bu bayramdan da anlaşılmaktadır. Aynı zamanda bu bayram bütün dünya çocuklarına armağan edilmiştir.

>> Devamını okuyun

SEVGİ NEDİR? SEVGİ EMEKTİR…

14
Şubat
2019

Yıllar önce yurtdışında Şubat ayına girince vitrinlerin kırmızı ve pembe renk ile süslendiğini görüyorduk. Alışveriş merkezlerinde defileler düzenlenir, yarışırcasına indirimler yapılır, alış veriş çılgınlığı yaşanırdı. Ülkemizde 14 Şubat Sevgililer Günü daha sonradan kutlanmaya başladıysa da rağbet gördüğü için güne farkındalık hızla arttı.

Şubat ayında vitrinlerdeki süslemeler, iç çamaşırı üzerindeki desenden paket şekillerine kadar birbirlerine benzerler. Renk kırmızı, şekil kalp ve sevgi sözcükleri. Adı ne? “Sevgililer Günü”. Özel günler arttıkça artıyor. Kişinin sevildiğini hissetmesi her insanın ihtiyacı olduğu kadar sevme duygusunu da yaşamak elbette haz veren duygudur.  Sevdiğine sevgisini hissettirmesi de kişiye ayrı bir haz vermektedir. Sevgiyi hissetmek de güzeldir, hissettirmek de… Sevgililer gününde sözcükler samimi ya da değil! Sevgi sözcüklerinin ve görsellerin insanların hoşuna gitmeleri doğaldır.

>> Devamını okuyun

OKULA KOŞ

04
Şubat
2019

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencileri ve öğretmenleri 15 günlük ara tatilden sonra dinlenmiş olarak Pazartesi günü sınıflarına, okullarına koşacaklar. Okullar şenlenecek,  sokaklar şenlenecek,  piyasa şenlenecek… Ancak bunların yanında trafik ise zorlaşacak!

Elbette tatile birçok öğrenci doymaz. “Erken uyanmak o da ne! Sabah karanlıkta uyanmak kolay mı? Yine mi yığınla ödev? Yine mi özel ders?  Yine mi aileme karşı ders ve başarı sorumluğum ?” gibi kaygıları da başlayacaktır.

Öğrencilerin elbette bu kaygılarında haklı oldukları nedenler vardır.  Dersler sabah erken saatlerde başladığı için çocuklarımız karanlıkta sokaktalar. Bu program ikili öğretim yapan devlet okullarında kaçınılmaz süreçtir.  Ben öğrenciyken de aynı sıkıntı vardı halen de var… Ödev verme konusu yıllardır tartışılmaktadır. Ödev verilmeli mi? Verilmemeli mi? diye.  Daha sorumluk bilinci oluşmayan, kendi kendisine program yapma bilinci olmayan, aile tarafından yönlendirilemeyecek öğrenci ödev olmayan günleri nasıl verimli geçirebilir ki? Devlet okullarında ödev verme konusu tartışılırken, özel ders alan öğrenciler zaten ödev anlamında ciddi yük altındalar. Çocukların işleri gerçekten zor… Büyük bir yarış var. Rakipler kuvvetli…

>> Devamını okuyun

ÜNİVERSİTEDE GÜVENLİK ZAAFİYETİ

12
Aralık
2018

Üniversitemizin şehir içi yerleşkesi bilindiği üzere iki kampüsten oluşuyor. Rektörlük ve Mühendislik kampüslerinde ikişer giriş kapısı bulunmaktadır. Toplam dört kapı ve her kapıda güvenlik kulübeleri ile güvenlik personeli var. Dışarıdan bakarken güvenli görünen kampüsün ne kadar güvenli olduğu konusunda tedirginim.

Bazen güvenlik elemanları görevlerini iyi yaptıkları görünümü vermeye çalışıyorlar. Bazen de sadece orada birkaç üniformalı kıyafetli görevlilerin görüntüsü oluyor. Han kapısı gibi üniversite mensubu olmayan herkes sorgusuz geçebiliyor.

>> Devamını okuyun
22
Ekim
2018

“Allah kimseyi hastaneye düşürmesin, ancak doktorsuz ve hastanesiz de bırakmasın.” sözü hemen hemen hepimizin ağzında olan bir ifadedir. Zaman zaman herhangi bir nedenle hastaneye gitmek zorunda kalmışızdır. Ben o dileğe bir cümle daha ekliyeyim. “Allah tanıdık doktorsuz da bırakmasın” diyorum.

Fırat Üniversitesi Hastanesi yanı başımızda olduğu halde, Fırat Üniversitesi personeli olduğum halde gene de o hastaneye gitmemek için direnirim. Neden mi?  Oldukça kalabalık, havasız koridorlar, havasız asansörler, tabiri caiz ise suratlarından düşen sinek bin bir parça modeli çoğu personele bir şey sorsanız “ya sabır der gibi bakışları,” hastanın canını daha da çok sıkmaya yeter. Elbette işinin hakkını veren, bilinçli, yardımsever personel de var, ancak azınlıktadırlar. Güler yüzlü, hasta dostu personele teşekkür ediyorum.

>> Devamını okuyun