Türkiye’deki ilçelerinin bir kısmında yüksek okullar bulunmaktadır. Her ilde bir üniversite olmadığı yıllarda örneğin; Fırat Üniversitesi’ne bağlı Muş’ta Eğitim Fakültesi, Bingöl’de Ziraat Fakültesi, Tunceli’de İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bulunuyordu. Elazığ’ın ilçelerden Kemaliye, Keban, Sivrice, Kovancılar, Karakoçan’da Meslek Yüksek okulları açılmış ve yıllardır öğrenimlerine devam etmektedirler. Elazığ’ın ilçelerinde okul için bina sorunu olduğu yıllar öğrenciler Elazığ’da Fırat Üniversitesinde öğrenimlerini devam etmişlerdi veya hala devam etmektedirler.  Elazığ Fırat Üniversitesi sadece bir örnektir.

Ülkemizde her ilde en az bir devlet üniversitesi mutlaka var. Büyük kentlerin bir kısmında sayıları 10’u aştı.  2012 yılı itibarıyla 169 üniversitenin varlığı bilinmektedir.  Bunlardan 105’i devlet üniversitesi, 64’ü vakıf üniversitesi, 7’si vakıf Meslek Yüksekokuludur. Türkiye’de ayrıca özel amaçlı 5 tip üniversite vardır.  Bunlar; Teknik Üniversite, Güzel Sanatlar Üniversitesi, Askeri Okul, Polis Akademisi, Yüksek Teknik Enstitüsü. Üniversite sayıları arttıkça rekabet ortamı da artmaktadır. Açılan fakülte sayısı artmakta. Dolayısıyla öğretim elemanına olan ihtiyaç da artmaktadır. Bazı fakültelerden mezun olanların bu defa da istihdam sorunu olmaktadır. İşe alımlarda artık farklılıklar istenmektedir. Bu farklılık nedir? Bazen mezun olduğu üniversite, bazen mezun olduğu alan, bazen kişinin bireysel özellikleri, bazen alanda tek olmak gibi gerekçeler sıralanabilir.

ÖSYM (Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi) tarafından gerçekleştirilen Üniversiteye Giriş Sınavı  geleceğimize yön veren, hayatımızın akışını değiştiren ve sadece bir kaç saat içerisinde yapılan sınav türüdür. Sınav öncesi süreç zor, stresli, çalışmaların bitmediği zamandır. Çocuğun ilköğretime başlamasıyla birlikte dershane, özel ders, okul, etüt çalışmaları koşuşturması süreci yaşanmaktadır.  LYS (Lisans Yerleştirme Sınavı) sonucunda istediği yere ya da öğrenciye bağlı olarak herhangi bir yere kayıt yapmasıyla sona erer. 

Öğretim kurumlarında tatil denince geçici sürede olsa erken kalkılmayacağın, ödev sorumluluğun olmadığı, sınav stresinin olmadığı, oyun ve gezmeye uzun süre ayırabildikleri süreç  akla gelir. İlköğretim ve ortaöğretimde yaklaşık 3 ay tatil yapan çocuklarımızın bu süreyi nasıl geçirecekleri veya geçirdikleri konusunda ebeveynlere mi sadece iş düşüyor! Tatil bir rahatlama dönemi olabilirken aile için bir çok soru işareti taşımaktadır. Asında çocuğun gelişiminde çok önemli yer tutan yaz tatillerinin ülkemizde iyi değerlendirildiği söylenemez.

2007-2008 içerisinde Siirt’e sık geliş gidişlerde yol boyunca çevreyi gözlemlerdim. Yol yapımlarının hızla ilerlediğine şahittim. Ayrıca dolmuş yolculuklarında halk ile iç içe olmak, onların özelliklerini kısmen tanımama yardım ediyordu ve kendime dersler çıkarıyordum. Her mevsim yol boyunca doyumsuz manzaraları görmek mümkündü.  Örneğin; Elazığ Hazar Gölü’nden geçerken karlı havalarda masmavi bir göl,