Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

NEVRUZUN GÜZELLİĞİ

22
Mart
2010

21 Mart Nevruz Bayramı farklı toplumlar tarafından coşku ile kutlandı. Türk dünyasının bayramı olan Nevruzun bu yıl sükûnet içinde geçmiş olması, toplumu sevindirmiştir. Daha önceki yıllarda Nevruz kutlamaları, bölücü örgütün şiddet gösterisine sahne olabiliyordu. Bu yıl da gene bazı illerde yapılan kutlamalarda terör örgütü lehine gösteriler yapıldı, sloganlar atıldı.

>> Devamını okuyun

Engel Siz Olmazsanız Engelsiz Oluruz!

16
Mart
2010

Sağlıklı olmanın ne kadar önemli olduğunu bazen sadece söyler geçeriz. Ne zamanki sağlığı kendimiz ya da yakınımız kayıp edince işte o zaman var mı sağlıktan ötesi diyoruz. Geçici hastalıklar dahi bizi çok çökertirken, engelli olmanın veya engelli çocuğa sahip olmanın  ne kadar ağır bir yük olduğunu ancak yaşayanlar bilir.

>> Devamını okuyun

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE YANAN YÜREKLER

07
Mart
2010

8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebetiyle düze8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebetiyle düzenlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülkenin kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde kadın hakları bağlamında son yıllarda mevzuat açısından önemli değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. Ancak mezuatın değişmesi ile meseleler çözülmüyor. Uygulayıcıların düşünce yapısı ve kadına bakış açısı değişmedikçe, yasa ve yönetmeliklerin yayımlanması yeterli olmuyor.
Türkçe’mizde kullanığımız kelimeler ve ifadeler dahi ülkemizin kadınlara bakış açısı hakkında ipuçları vermiyor mu? “İşadamı” dediğimizde dahi adamdan yani erkekten bahsetmiş olmuyor muyuz? Oysa son yıllarda girişimci iş kadınlarımızın sayılarında artışlar oluyor ve kadınlarımızın kendi işlerini kurup başarı ile işlettiklerine şahit oluyoruz. Bu nedenle de “işadamı” yerine artık “İş insanları” kavramını kullanmayı öğrenmeliyiz.
Kadınlarımızın gerçek anlamda erkeklerle eşit haklara sahip olamasında ekonomik bağımsızlıkları büyük rol oynayacaktır. Yeterli düzeyde eğitim almamış, mali açıdan bağımsız olmamış kadınlar, netice itibariyle kocasının himayesinde olacak ve yaşamını sürdürebilmek için kocasına kayıtsız şartsız itaat etmesi gerekecektir. Maddi açıdan kocasına bağlı kadınlar, kocasından şiddet, zorba, baskı, aşağılama ve hor görme tasarruflarına maruz kalsa bile, köleleşmeye karşı çıkamamakta ve “kaderim” diyerek ezilmişliğe rıza gösterebilmektedir.
Ülkemizde Dünya kadınlar Günü münasebetiyle yapılan toplumsal gösterilerde bile maalesef amaç saptırılabilmektedir. Sözüm ona kadın haklarını savunmak amacıyla düzenlenen etkinlikler, bölücü terör örgütünün propagandasına dönüştürülebilmektedir. Kadın demek; anne, eş, bacı demek. Nasıl ki annemize, bacımıza eziyet edilmesini istemiyorsak, aynı şeklide kadın eşlere de kaba kuvvetin kullanılmasını, erkeğin gölgesinde esir muamelesi görmesine karşı çıkmalıyız.
30 yıldır bazı kadınlarımızın yürekleri yanıyor. Uzun emekler vererek büyüttükleri ve gözlerinden dahi esirgedikleri gençlerini terör belası yüzünden kara toprağa veriyor. Yanan yüreklerin sızısı biter mi? Anne yüreği kadar evladına acıyan başka yürekler olur mu? Terör kanı ile beslenen şer odaklarının acaba kendi çocuklarını aynı amaçla harcadıklarına şahit olabiliyor musunuz? Ölenler sade vatandaşların çocukları değil mi? Terör silah tüccarlarını, ülkeyi bölerek yönetmeyi ve sömürmeyi planlayan güçlerin çıkarlarını desteklemekten başka ne işe yaradı?
Bir Dünya Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. Söylemler haykırdık, vaadler verdik. Kısa süre sonra bunlar tekrar unutulacak, bazı kadınlar gene köle muamelesi görecek, ezilecek ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de terör belası yüzünden yiğitlerini kaybeden annelerin yürekleri yanmaya devam edecek! Bu kara tablonun devam etmesini istemiyorsak, kadınlar olarak haksızlıklara boyun eğmemeli, yanan yüreklere son vermek için terörün son bulması için mücadele etmeliyiz.
nlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülken8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebeti8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanır. Bu gün münasebetiyle düzenlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülkenin kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde kadın hakları bağlamında son yıllarda mevzuat açısından önemli değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. Ancak mezuatın değişmesi ile meseleler çözülmüyor. Uygulayıcıların düşünce yapısı ve kadına bakış açısı değişmedikçe, yasa ve yönetmeliklerin yayımlanması yeterli olmuyor.
Türkçe’mizde kullanığımız kelimeler ve ifadeler dahi ülkemizin kadınlara bakış açısı hakkında ipuçları vermiyor mu? “İşadamı” dediğimizde dahi adamdan yani erkekten bahsetmiş olmuyor muyuz? Oysa son yıllarda girişimci iş kadınlarımızın sayılarında artışlar oluyor ve kadınlarımızın kendi işlerini kurup başarı ile işlettiklerine şahit oluyoruz. Bu nedenle de “işadamı” yerine artık “İş insanları” kavramını kullanmayı öğrenmeliyiz.
Kadınlarımızın gerçek anlamda erkeklerle eşit haklara sahip olamasında ekonomik bağımsızlıkları büyük rol oynayacaktır. Yeterli düzeyde eğitim almamış, mali açıdan bağımsız olmamış kadınlar, netice itibariyle kocasının himayesinde olacak ve yaşamını sürdürebilmek için kocasına kayıtsız şartsız itaat etmesi gerekecektir. Maddi açıdan kocasına bağlı kadınlar, kocasından şiddet, zorba, baskı, aşağılama ve hor görme tasarruflarına maruz kalsa bile, köleleşmeye karşı çıkamamakta ve “kaderim” diyerek ezilmişliğe rıza gösterebilmektedir.
Ülkemizde Dünya kadınlar Günü münasebetiyle yapılan toplumsal gösterilerde bile maalesef amaç saptırılabilmektedir. Sözüm ona kadın haklarını savunmak amacıyla düzenlenen etkinlikler, bölücü terör örgütünün propagandasına dönüştürülebilmektedir. Kadın demek; anne, eş, bacı demek. Nasıl ki annemize, bacımıza eziyet edilmesini istemiyorsak, aynı şeklide kadın eşlere de kaba kuvvetin kullanılmasını, erkeğin gölgesinde esir muamelesi görmesine karşı çıkmalıyız.
30 yıldır bazı kadınlarımızın yürekleri yanıyor. Uzun emekler vererek büyüttükleri ve gözlerinden dahi esirgedikleri gençlerini terör belası yüzünden kara toprağa veriyor. Yanan yüreklerin sızısı biter mi? Anne yüreği kadar evladına acıyan başka yürekler olur mu? Terör kanı ile beslenen şer odaklarının acaba kendi çocuklarını aynı amaçla harcadıklarına şahit olabiliyor musunuz? Ölenler sade vatandaşların çocukları değil mi? Terör silah tüccarlarını, ülkeyi bölerek yönetmeyi ve sömürmeyi planlayan güçlerin çıkarlarını desteklemekten başka ne işe yaradı?
Bir Dünya Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. Söylemler haykırdık, vaadler verdik. Kısa süre sonra bunlar tekrar unutulacak, bazı kadınlar gene köle muamelesi görecek, ezilecek ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de terör belası yüzünden yiğitlerini kaybeden annelerin yürekleri yanmaya devam edecek! Bu kara tablonun devam etmesini istemiyorsak, kadınlar olarak haksızlıklara boyun eğmemeli, yanan yüreklere son vermek için terörün son bulması için mücadele etmeliyiz.
yle düzenlenen törenlerde kadınların önemi, anne duygusunun anlamı ve kadınlara verilen haklar üzerinde birçok konuşma yapılır ve yeni vaadler verilir. Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla televizyon ekranlarında ülkenin kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.
Ülkemizde kadın hakları bağlamında son yıllarda mevzuat açısından önemli değişikliklerin yapıldığını görüyoruz. Ancak mezuatın değişmesi ile meseleler çözülmüyor. Uygulayıcıların düşünce yapısı ve kadına bakış açısı değişmedikçe, yasa ve yönetmeliklerin yayımlanması yeterli olmuyor.
Türkçe’mizde kullanığımız kelimeler ve ifadeler dahi ülkemizin kadınlara bakış açısı hakkında ipuçları vermiyor mu? “İşadamı” dediğimizde dahi adamdan yani erkekten bahsetmiş olmuyor muyuz? Oysa son yıllarda girişimci iş kadınlarımızın sayılarında artışlar oluyor ve kadınlarımızın kendi işlerini kurup başarı ile işlettiklerine şahit oluyoruz. Bu nedenle de “işadamı” yerine artık “İş insanları” kavramını kullanmayı öğrenmeliyiz.
Kadınlarımızın gerçek anlamda erkeklerle eşit haklara sahip olamasında ekonomik bağımsızlıkları büyük rol oynayacaktır. Yeterli düzeyde eğitim almamış, mali açıdan bağımsız olmamış kadınlar, netice itibariyle kocasının himayesinde olacak ve yaşamını sürdürebilmek için kocasına kayıtsız şartsız itaat etmesi gerekecektir. Maddi açıdan kocasına bağlı kadınlar, kocasından şiddet, zorba, baskı, aşağılama ve hor görme tasarruflarına maruz kalsa bile, köleleşmeye karşı çıkamamakta ve “kaderim” diyerek ezilmişliğe rıza gösterebilmektedir.
Ülkemizde Dünya kadınlar Günü münasebetiyle yapılan toplumsal gösterilerde bile maalesef amaç saptırılabilmektedir. Sözüm ona kadın haklarını savunmak amacıyla düzenlenen etkinlikler, bölücü terör örgütünün propagandasına dönüştürülebilmektedir. Kadın demek; anne, eş, bacı demek. Nasıl ki annemize, bacımıza eziyet edilmesini istemiyorsak, aynı şeklide kadın eşlere de kaba kuvvetin kullanılmasını, erkeğin gölgesinde esir muamelesi görmesine karşı çıkmalıyız.
30 yıldır bazı kadınlarımızın yürekleri yanıyor. Uzun emekler vererek büyüttükleri ve gözlerinden dahi esirgedikleri gençlerini terör belası yüzünden kara toprağa veriyor. Yanan yüreklerin sızısı biter mi? Anne yüreği kadar evladına acıyan başka yürekler olur mu? Terör kanı ile beslenen şer odaklarının acaba kendi çocuklarını aynı amaçla harcadıklarına şahit olabiliyor musunuz? Ölenler sade vatandaşların çocukları değil mi? Terör silah tüccarlarını, ülkeyi bölerek yönetmeyi ve sömürmeyi planlayan güçlerin çıkarlarını desteklemekten başka ne işe yaradı?
Bir Dünya Kadınlar Gününü daha geride bıraktık. Söylemler haykırdık, vaadler verdik. Kısa süre sonra bunlar tekrar unutulacak, bazı kadınlar gene köle muamelesi görecek, ezilecek ve bunlar yetmiyormuş gibi bir de terör belası yüzünden yiğitlerini kaybeden annelerin yürekleri yanmaya devam edecek! Bu kara tablonun devam etmesini istemiyorsak, kadınlar olarak haksızlıklara boyun eğmemeli, yanan yüreklere son vermek için terörün son bulması için mücadele etmeliyiz.
in kadınlar açısından görünen yüzü ile gerçek yaşamdaki kadınların ezilmişliği arasında büyük farkların olduğunu görmekteyiz.

>> Devamını okuyun

BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ

03
Mart
2010

25 Şubat 2010 tarihinde Elazığ’da Girişimcilik Becerilerinin Geliştirilmesi Ulusal Konferansı yapıldı. İnsan Kaynaklarının Mesleki Eğitim Yoluyla Geliştirmesi Projesi (İKMEP) kapsamında gündeme gelen bu konferansta bir hayat hikayesini ele almak istiyorum. Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Genel Müdürü Ömer Balıbey’in oturum başkanlığını yaptığı panelde, Bilim Sanat Merkezinde görevli Esra Güler’in hayatında verdiği mücadele sonrasında yakaladığı başarı öyküsünden bir kesit sunmak istiyorum.

>> Devamını okuyun

SİİRT’TE SANAT ETKİNLİKLERİ

23
Şubat
2010

Baharın gelişi ile birlikte tabiat yeşillenir ve filizlenirken, bu değişimin yansıması olarak tüm canlılarda da bir hareketlilik ve sevecenlik görülür. İnsanların birçoğu eminim ki bahar döneminde daha mutludur. Bunun sebepleri çok değişik olabilir. Fakirlik yüzünden kışın soğuk yükü altında ezilen bireyler, baharın gelmesi ile birlikte iliklerine kadar ısınma fırsatı yakalayacaklar. Odun kömür bulma derdinden kurtulmuş olacaklar. Soğuk havada eve hapsolmuş çocuklar, sokaklarda arkadaşları ile oyun oynama imkânı yakalayacaklar.

>> Devamını okuyun