SOSYAL DEVLET SORUMLULUĞU
- Kategori : 2009,Gazete Yazılarım,Şubat
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.303 kez okundu
Gerçekten fakir olup çok ihtiyacı olduğu halde, kendisinin ve çocuklarının aç olduğunu gizlemek için büyük gayret gösteren onurlu birçok ailenin varlığından haberdarız. Çeşitli yardım kuruluşları, fakirleri tespit ederek onların hayatlarını sürdürebilmeleri için karınca kararınca yardımda bulunmaya çalışırlar. Ancak ülkemizde bilinmeyen fakir sayısı o kadar çok ki, fakirlerin varlığından haberdar olabilmek için varoşların yaşadıkları yeri tespit etmek ve ziyaret etmek gerekir.
Fakir olmak suç değildir. Kişilerin fakir olduğunu gizlemesi de gerekmez. Ama toplumsal baskı ya da mahalle baskısı nedeniyle fakir aile çocukları evde aç-susuz olduğu halde, onurları nedeniyle bu durumu gizleyen birçok aileyi biliyoruz. Bu insanlar kendi fakirlikleri nedeniyle komşularına ve akrabalarına yük olmamak için ellerinden geleni yaparlar.
Üçüncü dünya ülkelerinde fakirliğin nasıl canların yok olmasına neden olduğunu televizyonlardan görüyoruz. Dünya sağlık örgütleri ve dini organizasyonlarla bu insanlara cüzi miktarlarda yardımlar yapılmaktadır. Açlık nedeniyle ölen insanların varlığı, sorumluluk ve insanı duygulara sahip her insanı üzmektedir. Yardımsever insanlar imkanları dahilinde çeşitli kuruluşlar aracılığı ile yardım yapmaktadırlar. Ancak bir süre sonra gazetelerde yardım olayı ile ilgili yolsuzlukları duyunca, toplanan yardımların bazı insanlarca suistimal edilerek kendi menfaatleri doğrultusunda kullandıklarını görünce, yardım yapmaktan da artık imtina edebilmektedir. Fakirlere yardım yapma amacıyla kurulan ve anlı şanlı ün yapan bazı hayır kuruluşlarında yaşanan yolsuzluklar nedeniyle, güven sarsılmakta ve yardımların azalmasına neden olunmaktadır.
Sosyal devlet sorumluluğu, ülkedeki fakirleri, muhtaç insanları kollayıp korumayı gerektirir. Sosyal dayanışma birimleri aracılığı ile yoksullara destek olmak, önemli bir hadisedir. Ancak üzülerek belirtmek gerekir ki sosyal yardımlaşma adı altında yapılan yardımların bir bölümünün gerçek yoksullara verilmediği, dost, akraba, hemşeri, politik görüş unsurları göz önünde bulundurularak yardımların dağıtıldığını biliyoruz. Bu ülkede sosyal yardımlaşma adı altında sürdürülen faaliyetlerin ne kadar suistimal edildiğinin en güzel örneğini yeşil kart dağıtımında yaşamıyor muyuz? Sadece yoksullara ve kimsesizlere sağlık hizmeti sunmak için çıkarılan yeşil kart uygulamasının sonuçları ortada. Gerçekten ihtiyacı olanların bir kısmı faydalanırken, hiç hak etmeyen insanlar tarafından da kullanıldığı gerçeği bilinmektedir. Her ilde binlerce iptal edilen yeşil kartın mevcudiyeti, bu tür yardımlaşma faaliyetlerinin ne kadar kötü yönetildiğinin ve suistimal edildiğinin işaretidir.
Bazı sivil toplum örgütleri tarafından yürütülen yardım faaliyetlerinin niteliği ve gerçek amaçlarının ne olduğu dikkatlice izlenmelidir. Bazıları tamamen gösteriş ve yöneticilerine prestij kazandırmayı hedeflerken, bazılarının da emellerinin bu yolla menfaat sağlamak olduğu görülebilmektedir.
Devlet ve çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından sosyal yardımlaşma adı altında sürdürülen faaliyetlerin çoğaltılması taraftarıyım. Ancak bu yardımlarda kesinlikle politik veya başka tasarruflar düşüncesi hakim olmamalıdır. Yardım yapılırken, din, dil, ırk ayırımı yapılmadan ülkemizdeki gerçek yoksullar tespit edilerek yardımlar verilmelidir. Sosyal devlet anlayışının temelinde, ülkede yaşayan tüm vatandaşların fakirlik durumları göz önüne alınmalıdır. Farklı sivil toplum örgütleri tarafından sürdürülen yardım kampanyalarının da altında yatan gerçeklerin ciddi bir biçimde araştırılması gerektiği düşüncesindeyim.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.