BAŞKA SİBEL’LER ÖLMESİN
- Kategori : 2020,Gazete Yazılarım,Ocak
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :520 kez okundu
Gün yok ki genç ölüm haberini almayalım. Nedeni; kaza olabilir, terör olabilir, cinayet olabilir, hastalık olabilir, intihar olabilir. “Allah’tan gelmiş, kaderi böyleydi” deyip kendimizi teselli ediyoruz. Elbette bazı nedenlerinin önüne geçilemez, ama bazı nedenlere biz mi neden oluyoruz? Olaylara seyirci mi kalıyoruz? Hata toplumun mu? Hata bireysel mi? Hata idarenin mi? Hata ailenin mi? Hata yönetimin mi? Hata devleti yönetenlerin mi? Hata en yakın amirin mi? Hata bireyin kendisinin mi? Elbette her birimiz kendimize düşen payın farkına varırsak yapacağımız hata azalabilir. Hatalarımızdan birisi, çevremizdeki insanların karşılaştıkları bazı olumsuz olaylara toplum olarak kayıtsız kalmamızdır.
İşte onlardan birisi çok zor ekonomik şartlar altında öğrenim hayatlarını devam ettirmeye çalışan bir bakıma çaresiz öğrenciler. En son isim İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü 3. Sınıf öğrencisi Sibel Ünli’nin cansız bedenine İstanbul Samatya sahillerinde ulaşılması.
Sibel sadece 20 yaşında hayatının baharında, okulu, okul bittikten sonra yapacağı işin hayali, okul bittikten sonra kazanacağı paranın, kazancı ile anne, babasına, kardeşine nasıl yardım edebileceğinin hayalini kuruyor ve şimdiden mutlu oluyordu. Ama ömrü yetmedi.
7 Çocuklu dar gelirli bir ailenin 4. çocuğuydu. Neşeliydi, hayvanlara özellikle sokak kedilerinin bakımını yapmak isterdi. Bazı yardım derneklerinin gönüllü çalışanıydı.
Sıkıntısı büyüktü. Ama kiminle paylaşabilirdi ki… Kim sesini duyabilirdi ki… Sonuçta da sıkıntılarını kendisi ile birlikte sulara gömdü.
Kredi ve Yurtlar Kurumunda kaldığı yurdun ücretini verememenin sıkıntısını yaşadı, açlığın sıkıntısını yaşadı. Temel ihtiyaçların sıkıntısını yaşarken Sibel genç kızdı. Hiç mi sosyal yaşamı için, kılık kıyafet için masrafı olamayacaktı?
Ünli, 9 Ekim tarihli tweetinde “Gidecek yerim yok, yaşanmaya değer bir hayatım da” paylaşımını yaptı.
Sibel, 7 Kasım’da yaptığı paylaşımda da “Bir liraya karnımı doyurabilir miyim enter. Yemekhane kartımda para kalmamış sadece bir liram var” demiş, yeni yıl dileğine ise ‘iş bulmak’ yazmıştı.
Sibel internet üzerinden bir soru sorma platformunda “eline bir miktar para geçse ilk ne yaparsın? Sorusuna, “KYK (Kredi ve Yurtlar Kurumu) borcumu öderim” cevabını vermiş. Ne kadar acı değil mi? Ne kadar da sorumluluk sahibi ve gururlu. Belli ki borç onu rahatsız etmiş.
Tehlike zaten geliyorum demiş. Çaresiz bir genç kız bu kadar yükü kaldırabilir mi? Mutlaka bu yükün altında ezilen ya da yükün altından kalkmaya çaba gösteren olabildiği gibi, yaşam biçimine yenik düşen de olabiliyor. Umarım bu olay yukarıda sıraladığım biz suç ortaklarını uyandırır.
Belki anneliğin verdiği bir duygu olacak ki meslek hayatımda öğrencilerimi görebildiğim kadarıyla izlemeye çalıştım. Elbette gözden kaçırdıklarım da çok vardır. Biz hocalar ancak derslerine girebildiğimiz öğrencileri gözlemleyebiliriz. Bizim vazifemiz sadece dersimizi verip çıkmak değildir. İyi izleyici ve takipçi olmak da görevimizdir.
Yıllar önce 10 gün tatil süresi içerisinde evi Doğu Anadolu Bölgesinde bir şehirde olan öğrencimin evine gitmeyeceğini öğrendim. Nedenini sorduğumda “yol ücretinin kendisine fazla geldiğini” söylediğinde düşündüm ki veremediği o yol ücreti ile kaldığı yerde 10 gün boyunca çorba içebilir ve 1 simit yiyebilirdi. İçiniz yanmaz mı? Çözüm aramaz mısınız?
Yine bir kızımız batı bölgesinde yaşıyor ve uzun bir bayram tatiline gidemiyordu. Hem de öğrenci yurtları boşaltılacağı halde. Nedenini sorduğumuzda neden aynı idi. Yol ücretinin kendisi için fazla olmasıydı.
Yaz mevsiminde inşaatlarda çalışarak okul harçlığını biriktiren, dönem ortasında parası bittiği ve aile desteği alamadığı için üniversiteyi terk etmek zorunda kaldığını söyleyen ama çözüm bulduğumuz öğrencimi tanıyorum.
Çalışarak elde ettiği birikimini babasının tedavisi için harcayan ve parasız kaldığı için üniversiteyi terk etmek zorundayım diyen yine ayrılmasını engellediğimiz öğrencimi tanıyorum.
Ekonomik sıkıntılarından dolayı iyi beslenemeyen Ramazan ayında rengi sapsarı her an düşebilecek görünümünde olan, cebinde parası olmayan öğrencimi tanıyorum…
Bu kadar uzun meslek hayatıma sığdırabildiğim o kadar çok örnekleri var ki… Her bir örnek bana farklı pencereden bakmamı öğretti.
Özellikle bayan öğrencileri bu anlamda daha ciddi gözlemlemek zorunda olduğumu fark ettim. Neden bu ayrımcılık diye sorulursa? Bazı durumlarda parasızlık onlara hayatlarını karartacak kadar hata yaptırabilir. Dönüşü olmayana tuzaklara zayıf bir anda parasızlık nedeniyle düşmelerine neden olabilir kaygısı olabilir.
Biz eğitimcilerin büyük kitlelere ulaşabilmesi ve çözüm bulabilmesi elbette zor, ancak ne kadar yapabilirsek.
Asıl olan kalıcı çözümdür. Basından gördük ilgili Üniversitede bir hocamız bir defaya mahsus bir aylık maaşını öğrencilere burs olarak dağıtacak. Hocamızı tebrik ediyorum. Elinden gelen o, ama elbette köklü çözüm değil.
Burs, kredi alan öğrenci sayısı ve miktarı artırılabilir. Üniversite içerisinde vardiya usulü yarı zamanlı çalışanların sayıları artırılabilir, üniversite içerisinde yemek ücretleri çok daha düşük ücretle verilebilir.
Bazen çelişkiler ülkesindeyiz diye düşünüyorum. TBMM’deki komik fiyatla vekillerimiz yemek yerken, dışarıdan gelen yabancıların ev kiraları verilirken, onlara her türlü yardımı yapılırken, büyük firmaların borçları yeniden yapılandırılırken, cebinde 1 Lira 40 kuruş olan üniversite öğrencisi kızımızı göremedik.
Bir Sibel kaydı gitti, artık başka evlatlar kaymasın.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.