BİR ELİMDE AYNA, BİR ELİMDE LASER UMURUMDA MI DÜNYA!
- Kategori : 2016,Gazete Yazılarım,Haziran
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.233 kez okundu
28.05.2016 Cumartesi günü İstanbul Arel Üniversite’sinde Prof. Dr. Aziz Sancar’ın öğrenciler ile söyleşi yapacağı ve adına bir salonun açılacağını aynı üniversitede görev yapan Prof. Dr. Sabit Oymael hocamız söylediğinde hemen gittik. Nobel Ödülü alan bilim adamını canlı programda tanımak, dinlemek keyifliydi.
Program öncesi gelen kalabalık konuklar için açık büfe yemek üniversite tarafından verildikten sonra konferans salonu önünde büyük izdiham yaşandı. Salon tıklım tıklım dolu, gelenler artık yerlere oturuyor ve Nobel ödül sahibini bekliyorlardı. Çok geçmeden sevgi tezahüratları eşliğinde yerini alan bilim adamı, kürsüye çıktığında tavırları ve konuşması onun ne kadar doğal, ne kadar mütevazi olduğunu gösteriyordu.
Yaklaşık 45 yıl Amerika’da yaşayan Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Türkçe telaffuzu biraz değişikliğe uğramış olsa da o da ona doğallık katıyordu. 1946 yılında Mardin- Savur ilçesinde okuryazar olmayan bir anne ve babanın 8 çocuktan 7. Si olduğunu, ebeveynlerinin tahsillerinin olmamasına rağmen çocuklarının tümünün eğitim alabilmeleri için ellerinden geleni yaptıklarını anlattı. Hayat hikâyesine bakılırsa yokluk içerisinde ilk ve ortaöğretimi Savur’da bitirdikten sonra, 1963 yılında kendi ifadesiyle İstanbul Üniversitesi Tıbbiye okulunu kazanmış ve 1969 yılında mezun olmuş, 2 yıl da doğduğu topraklarda sağlık ocağında hizmet vermiş. Araştırmacı yapısına cevap veremeyen ilçeden sonra da ülkeden ayrılarak Amerika Dallas Texas Üniversitesi’ne giderek Moleküler Biyoloji alanında ilk akademik çalışmasını başlatarak doktoraya adım atıyor. İlerleyen zamanda DNA onarımı, kanser tedavisi ve hücre dizilimi alanlarında çalışma yaparak akademik ilerleyişini devam ettiriyor. Arkadaşlarının zaman zaman kendisine “artık Nobel ödülünü al ya da halen almadın mı?” diye şaka ile karışık sorduklarını dile getirirken; sürekli çok çalıştığını, Türkiye ile bağlantısını kesmediğini defalarca dile getirdi.
Bir gece yarısı zamansız çalan telefona eşinin kızarak cevap verdiğini söylerken telefonun diğer ucundan gelen sesin Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel ödülünü aldığını söylüyor ve resmi açıklama yapılıncaya kadar duyulmamasını istiyorlardı. Gelişmeleri bütün doğallığıyla anlatan Sancar “ne olursa olsun sevincimi 97 yaşındaki hocamla hemen paylaştım, çok heyecanlıydım, beni artık uyutmadılar oradan oraya koşuyordum. Bu koşturma birkaç gün sürdü ve kalabalık bir grubun önünde yaptıklarımı anlatmamı istediler. Bana 30 dakika zaman verdiler. Anlat dediler. 40 yıl çalıştığım konuyu 30 dakikaya nasıl sığdıracaktım. Salonda Türk bilim adamları da çoktu. Eşim konuşmalarımı dinlemeye pek gelmez, ama bu konuşmamı dinlemeye gelmezse olmazdı hatta acayip olurdu. Bütün Türk Dünya’sının yükü benim üzerimdeydi” diyerek yansıdaki fotoğrafında yakasına taktığı Türk Bayrağı rozetini gösterdi. Kendisinde vatan, millet ve bayrağın çok önemli olduğunun altını çize çize anlatırken salondakilerin alkışları yükseliyordu.
Prof. Dr. Sancar’ın kendi ifadesiyle: “Nobel Ödülü aldığım çalışmayı anlatmaya başladım. Süre 30 dakika, sahnenin aşağısında birisi süreyi bana hatırlatıyormuş. 3 dakika, 2 dakika, 0 dakika diye ama ben görmemişim. İyi ki görmemişim heyecan yapardım şaşırırdım, kendimi kaptırmış anlatıyordum. Ooo benim o an bir elimde lazer, bir elimde ayna umurumda mı dünya” diyerek ciddi konuşmaların arasında nükte yapmayı da ihmal etmedi. Çok doğal konuşmaları samimi bir atmosfer yarattı. Verdiği mesaj aslında çok önemliydi. Yaşamının büyük dilimini yurt dışında geçirmesine rağmen, yüreğinde Türkiye sevgisinin gün geçtikçe arttığını dile getirirken yaptığı faaliyetlerinden söz etti.
Nobel diploması, altın madalya ve yüklü miktarda para ile ödüllendirilen Sancar; Bu parayı Türk Öğrencilerine yardım etmek ve Türk Amerikan ilişkilerini geliştirmek için eşi ile birlikte Kuzey Carolina eyaletinde “Carolina Türk Evi” isimli bir misafirhane için harcadıklarını ifade ettiler. Binanın önünde sürekli Türk bayrağının dalgalanmasına vesile olmanın haklı gururu ve mutluluğunu yaşıyordu. Binayı büyütebilmek için 6 milyon Dolar gibi parayı temin etmeye çalıştığını ifade etti.
Madalyayı ise Ulu Önder Atatürk’ün mezarı olan Anıtkabir’e hediye ettiğini ifade etti. Manevi değeri o kadar fazla olan madalyayı Anıtkabir’e hediye etmesinin nedenini soran kişilere cevabı şöyle olmuştur.
“Ben Atatürk’ün yaptığı devrimlerin ve Cumhuriyet çocuğuyum. Beni yetiştirenler Köy Enstitüsü mezunlarıdır. Onların vasıtasıyla bu ödülü aldım. Bu ödül Atatürk ve Cumhuriyet’in ödülüdür. O nedenle Anıtkabir’e aittir. Satın almak için bana 301 bin dolar teklif ettiler. O satılık değildi. Eşim Amerikalı ama Türkiye’yi çok seviyor. O kaos içerisinde ikimiz karar verdik ki madalya Anıtkabir’e bırakılacak..”
Kısaca hayat hikâyesini ve başarılarını anlatan Sayın Sancar’ın üniversite öğrencilerine mesajı şöyle oldu: “ Türkiye’de herkes siyaset konuşuyor. Boşuna yoruluyorlar. Gençler politika ile uğraşmayın, bilim yapın, çok çalışın, araştırın.”
Ülkesini bu kadar güzel temsil eden, Türkiye sevgisini içine sindirmiş ve Türk Bayrağını dalgalandıran, sahip oldukları değerlerin maneviyatının farkına varan, geçmişini unutmayan, ilgili eyalete gidecek Türk öğrenciler için kollarını açarak bekleyen değerli bilim adamının bilinmeyen insani, milli, güven veren özellikleri karşısında saygı duymamak mümkün mü?
Cumhuriyet’in nimetlerinden yararlanan bütün gençlere Sayın Sancar’ın mesajları ders olur diye umut ediyorum.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.