BİR TUHAFLIK VAR
- Kategori : 2013,Ağustos,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.566 kez okundu
Merakla gelinen Amerika’da tuhaflıklar, Türkiye çıkışında başlıyor. 11 Eylül’de ikiz kulelerin bombalanma olayından sonra yolcuların uçağa kadar geçişleri ilk dönemlerde çok sıkı bir biçimde denetlenmekte idi. Yolcular iki farklı yerde X Ray cihazından geçirildikten sonra sorguya tabii tutulurdu. Uygun vizesi olduğu halde neden gidiyor? Nerede kalınacak? Adres? Bavulları kim hazırladı? İçerisinde neler var? Bavullar bir yerlere emanet olarak verildi mi? Emanet paket alındı mı? gibi sorular ile muhatap olduktan sonra, el çantaları mutlaka karıştırılır ve sıkı bir biçimde kontrol edilirdi.
X-Ray’den geçen ve teslim aldıkları büyük bavulları dahi, uçağa binmek üzereyken görevliler tarafından uçağın kanatları altında tahsis edilen bir otobüste sahipleri çağrılarak yanında açılır, darmadağın edilir ve tekrar kendileri tarafından bavula basılırdı. Yaklaşık 300-400 yolcunun bu kadar dikkatli aranması hiç şüphesiz çok uzun süre aldığı için uçaklar sürekli rötarlı kalkardı. Bu rötarlar 1- 2 saati bulurdu. Rötarlar birçok yolcuda büyük stres yaratırdı, çünkü Amerika’da iç hat aktarmanız varsa, bile bile uçağı kaçırmanız demektir. Bavullarınız ile oradan oraya koşturmanın çilesini bilen bilir. Uzun yıllar bu çileden sonra kontroller daha seri ve daha insanca yapılmaya başlanınca, stres nispeten azaltıldı. Amerika’dan çıkışta kişisel aranma bazı havaalanlarında aynı şekilde devam ediyor. Ayakkabılar X-Ray’dan geçerken ayak tabanı dahi detektör ile aranabiliyor. Bu ciddi sıkıcı aramadan dolayı biliyorum ki bazı arkadaşlarımız gelmiyorlar. Bu sıkı denetim Amerika’da bazı havaalanları ve muhatap olduğunuz görevliye göre de esneyebiliyor.
Doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ile farklı kültürü sergileyen ülkenin kendi toplum kültürü aynı olsa da başka ülkelerden gelip orada yaşayan çoğunluğun kendi alışkanlıklarını da getirdikleri gözlenmektedir. 1990 yılından beri çeşitli gerekçelerle geldiğimiz bu Ülkede, Doğu yani New York yakınlarında, Kuzeyde Chicago yakınlarında, orta kısım sayılacak Arkansas’ta oturmuştuk. Bazı bölgelerde zencilerin sayılarının fazla olması o şehrin kriminal olaylarda adlarının sık geçmesine neden olmuştur. Zaten bu konu Amerika’nın kabullendiği bir sorundur artık. Zencilerin yoğun yaşadıkları bölgeler hemen girişte belli oluyor, bakımsız işyerlerinin korumaya alınmasıyla dikkat çekiyorlar. Bazen de abanın altında sopa göstererek gördüklerinden yardım adı altında emrivaki para istiyorlar.
Birkaç yıl önce oğlum ile Philadelphia’da bir yerde benzin almak zorunda kalmıştık. Ortamın pek de güvenilir olmadığı belliydi. Benzin istasyonundaki görevli demir parmaklıklar arkasında oturuyor, özellikli cam ile ayrılmış bir çalışma alanı ve el teması dahi olmayan paranın iletildiği döner bir tabla, ses iletimi için kullanılan hoparlör ve mikrofon sistemi tehlikeyi anlatmaya yeterliydi. Çevredeki insanlar sokakta yaşayan zenci görüntüsündeydi. Amerika’da benzin istasyonlarında sürücü kredi kartını pompanın olduğu makineye tanıtır ve kendisi benzinini doldurur. Normal şartlarda hiç kimseyle muhatap olmaz. Oğlum benzin alırken bir zenci yaklaşarak para istedi. Bir anda panikleyen ben, oğlumun işaretiyle rahatladım. Parayı alan zenci uzaklaştı. İstersen para verme! Ya arabanın camı dağıtılır ya da kendin darbe alırsın. Amerika’da cezaların ciddi can yakıcı olması demek ki bazı kesim için çalışmıyor diye düşünmemek mümkün değil.
Hatalı araba kullanırken nerden geldiğini anlamadığınız polis otomobili üst lambalarını yakarak önce takibe alır sonra siren kornasını çalar. Sürücü bunun üzerine durmak zorundadır. Sürücü arabadan inemez ve ellerini direksiyon üzerinde tutmak zorundadır. Polis aracındaki bilgisayar yardımıyla bir süre inceleme yapar ve sonra eli silahının üzerinde sürücüye doğru temkinli yaklaşır. Araç sürücüsü, ellerini aşağıya doğru hareket ettirirse polisin vurma hakkı doğuyor. Ne kadar sadist bir uygulama olarak düşünülebilir. Oysa biz bu durumda ülkemizde doğru ya da yanlış karar diye tartışırız.
Caydırıcı cezalar, kararlar acaba yine düzgün insanlar için mi çalışıyor diye kendimi sorguluyorum. Bizde de öyle değil mi? Bazen kararlar, yönetmelikler bazı insanlar karşısında aciz kalmıyor mu?
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.