DERS ZİLİ ÇALDI
- Kategori : 2015,Ekim,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.340 kez okundu
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okulların ve yine birçok üniversite 2015-2016 Eğitim öğretim yılına başladı. Bayram sonrası hemen başlayacak okullar için telaş vardı. Bu tatlı telaş çocuklarda, ebeveynlerde, alış veriş ortamlarında, okullarda, okul idarecilerinde, öğretmenlerde, taşımacılık sektöründe görülmektedir. Aslında bu halkayı genişletmek mümkündür. Çünkü birçok sektöre iş düşmektedir. Bu çarkta yer alanların bir kısmı para kazanmak, bir kısmı mesleklerini icra etmek adına okulların açılmasını beklerken; çoğu öğrenci de “of ne çabuk da geçti şu tatil. Yine mi okul!” serzenişleri içerisindedirler. Her kademedeki öğrencinin okulun açılışını bekleme heyecanı farklı duyguları ile yoğunlaşıyor. Özellikle ilköğretimde öğrenci heyecan yada tedirginliklerinin altında yatan neden öğretmene olan sevgi, bağlılık, güven ve okulunda bulduğu pozitif veya negatif enerji atmosferidir. Öğrencileri güdülemede en büyük etmen öğretmen olduğuna göre öğretmenlerin sorumluluğu da fazladır.
Öğretmenlik sevgi mesleğidir. Mesleğini sevmeyen kişinin tavırları ve enerjisi öğrencileri negatif etkileyeceği için en büyük olumsuzluktur. Eğitim ve öğretim, sevgi temeli üzerine kurulmalıdır. Benim felsefem genellikle “seversen sevilirsin” Yani öğretmen öğrencisini severse sevilir. Agresif, mesleğini sevmeyen öğretmen sorunlu, kinli, şiddete daha yönelik öğrenci profilinin oluşmasına neden olabilir. Anne babaların uğruna hayatlarını verebilecekleri çocuklarını öğretmenlerine emanet etmeleri çok anlamlıdır. Hatta yıllar önce söylenen bir söz çocuğunu öğretmenine teslim eden babanın sözü ”Eti senin, kemiği benim” işte alınan sorumluluk bu 4 kelimelik cümle içerisinde saklıdır.
Sevgi hoşgörü demektir, sevgi paylaşım demektir, sevgi kendisini ve sevdiğini güçlü kılmaktır. Bazı kesimlerin anlayışlarına göre öğretmenin anlayışlı olması sınıfta disiplin boşluğunun olması demekti. Oysa tam aksine hayat bakışı, disiplini, çalışmayı anlayış üzerine kurar, daha iyi sonuçlar alır. Katı, acımasız kurallar koyanlar ancak geçici disiplin sağlarlar. Anlayışsız bir neslin yetişmesinde de kötü payları olur.
Bir öğretmenin başarısı genellikle ne ile ölçülür? Öğrencilerin başarıları ve öğrencilerin dengeli durumları ile ölçülür. Öğrencilerinin başarılı olabilmesi için dersi sevmesi, dersi sevebilmesi için öğretmeni sevmesi, öğretmeni sevilmesi için de öğretmenin öğrenciyi sevmesi onu anlaması gerekir. Başarının yolunun sevgiden geçtiğinin ispatı bu işte. Sevgiden dolayı salgılanan mutluluk hormonu öğrenmeyi kalıcı kılmaktadır.
Kendi öğrenciliğimden bazı kesitler hafızamdan silinmiyor. Başarılı bir öğrencilik yaşantım var iken; üniversite tahsilimde Sentetik Geometri dersini sadece 2 saatlik dinledikten sonra arkadaşıma o dersten bütünlemeye kalabileceğimi söylediğimi gerçekten de o dersden bütünlemeye kalmıştım. Öğrencilik hayatımda ilk ve son bütünlemem olmuştu. İlk birkaç dakikada dahi negatif enerji almıştım.
İlkokula başladığım zaman öğretmenimi o kadar çok sevmiştim ki o yaşlarda genelde gönülsüz okula giden çocukluğu tatmadım. Tam aksi hastalanıp da okula gidemediğim günlerde çok mutsuz olduğumu iyi hatırlıyorum. Bu sevgi benim başarıma yansımıştı. Okulda ilk okumayı ben başardığım için okula gelen misafirlerin yanında öğretmenimin bana kitap okutması onların da benim hakkımda olumlu yorumları beni öğretmenime daha çok bağlamıştı. Lisedeki matematik öğretmenimin ilk dersten itibaren ismimi sorup ismimle bana hitap etmesi sık sık bana söz vermesi, takdir etmesi beni matematik dersine öyle bağlamıştı ki okulda matematik denince ilk akla gelen isim olmuştum. Başarımın altında öğretmenime duyduğum sevgi yatıyordu.
Meslek hayatıma geçtiğimde bu defada konuya karşı pencereden bakmaya başladım. Eğitimin her safhasında öğrencilerimin bana karşı ilgileri çok anlamlı olmuştur. Bu ilgi ve bağlılıkları sonucunda da mesleğim daha anlamlı hale geldi. Ortaokul sıralarında adıma yazılan “Nurhayat Öğretmen” başlıklı şiirini yazıp da kitabı arasında saklayan ve benim şiirini tesadüfen gördüğüm kızım Leyla Yıldırım’ı nasıl unuturum. Yine adıma yazdığı “O Gülüşün Var ya Nurhayat Öğretmen” adlı şiiriyle öğrencim Cihan’ı, üniversite öğrencim Şenay Dağtekin’in yıllar önce kendi duygularında katarak beni anlattığı ve şu an meslek hayatında da örnek aldığı öğretmeni olduğumu anlatan mektubu benim için o kadar anlamlıdır ki anlatması zordur. Mezun olduktan yıllar sonra öğrencilerimin posta yoluyla gelen mektupları benim için hazinedir.
Bir ortaokul öğrencimin kaleminden sadece birkaç satır:
Her sabah pencerenin önünden
İlk sen geçerdin Nurhayat Öğretmen
Neşeli, sevinçli, coşkulu
Yine heyecanlı Nurhayat Öğretmen
Yüce bilirdin mesleğini
Alçatmazdın gölgeni
Eksik olmazdı gülücüklerin
Ne iyidin Nurhayat Öğretmen
Devam edip giden 9 kıtalık kendi duygularını ve gözlemlerini anlatan şiir kâğıdında solsa bile yüreğimde tazeliklerini koruyor.
Çocuklarım öğrenci iken veli penceresinden bakmaya başladım. Elbette öğretmenden beklentiler var ama başarıya açılan yolu sadece öğretmene bağlamanın da çok anlamlı ve doğru olmadığını gördüm. Doğru olan öğretmen–çocuk-aile işbirliğinin sağlıklı ve tamamlayıcı olmasıdır. Anne, baba olmak çocuğun eğitim yaşamında sorumluluk yüklenmek demektir. Rehber olmak demektir.
Eğitimin her kademesinde çalışan bir eğitimci olarak her eğitim döneminde ayrı bir heyecan yaşarım. Bu heyecan bazen öğrenci adına, bazen öğretmen adına, bazen veli adınadır. Öğrenciler ve öğretmenler hakkındaki gözlemlerim ile bazı anılarımı paylaşmak istedim.
28 Eylül Pazartesi günü Kurban Bayramını hemen takip eden günde yeni eğitim öğretim yılı başladı. Okul bahçeleri renga renk çiçek ile doldu. Çocuk heyecanlarını görmek bir başka güzel.
Üniversite öğrenime başladı. Ara sınıflar artık yol haritalarını çizmişler. Ama 1. Sınıfla başlayan öğrenci ve ailelerinde bazı soru işaretleri var. Elbette batıdan gelen ailelerin güvenlik anlamında kaygıları var. Odama uğrayan velilere dilim döndüğünce öğrenci güvenliği açısından sıkıntı yaşanmadığını, onların bizim çocuklarımız olduğunu, kendi adıma kapımın öğrencilerime her zaman açık olduğunu, yetişebildiğim kadarıyla sorunlarıyla ilgileneceğimi söyleyince gönül rahatlığıyla ayrıldıklarını dile getirmeleri elbette beni de mutlu etmekte.
Öğrencilerimiz başta olmak üzere bütün eğitim öğretim personeline hayırlı olmasını diliyorum.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.