ELAZIĞ’DA KAR KÂBUSU
- Kategori : 2016,Gazete Yazılarım,Ocak
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.222 kez okundu
Elazığlı olmanın her zaman gururunu yaşadım. Herkesin memleketi elbette kendisi için anlamlı ve özeldir. Ne yazık ki bazen karşılaşıyoruz memleketlerini söylerken kıvrananlar ya da en yakın şehri söylemek ihtiyacını duyanlar da yok değildir. Elazığ’ı seviyorum derken sadece fiziksel ortamı mı? Diyorum, hayır. Yaşam biçimi, sosyal yapı, eğitim, insanlar arasındaki diyalog, temel kültürümüz gibi faktörlerin hepsini kapsar. Bunun yanında olumsuz yönlerini de bulunduğum ortamda acımasız eleştirenlerdenim.
Bir ilin dış görünüş ve alt yapısı belediye hizmetleri arasındadır. Elazığ’a batı yönden giriş evet ışıl ışıl renklendirildi, mevsime göre çiçekler ile süslendi. Elbette kente yeni gelen birisi için albenisi olan manzaralardır. Ama biz yaşayanlar için birçok renkli unsurun sadece makyaj olduğunu işte böyle karlı ve yağmurlu havada görüyoruz.
Son birkaç yıldır bu yıl olduğu gibi Elazığ kar ile bu kadar uzun süre buluşmamıştı. Ne kar ne de soğuk önlenebilir. Ancak artık modern çağda günler öncesinde çeşitli kanallarda hava durumu tahmin raporu alındığı halde, halen hazırlıksız yakalanmak ne demek! İş makinaları alınıyormuş! Hizmet verenler nerede?
Hatırlıyorum lise eğitim yıllarında kışlar acımasızdı. Ara sokaklar o zamanki imkânsızlıklara mahkûmdu. Sokaklar buz pisti halindeydi. Aradan yıllar geçti, O yıllarda tuz küreklerle atılırdı ve kısmen çözüm aranmaya çalışılırdı. Hatta bireysel çözüm adına müstakil evlerde yaşayanların evlerinin önlerindeki buzları sobadan çıkan küller ile temizlemeye çalıştıklarını hatırlıyorum.
Teknoloji anlamında çağ atladık 21. Yüzyıldayız, gelin görün ki 1 gün yağan karın bedelini vatandaş çok pahalı ödüyor. Sokağa araç ile ya da yaya çıkmayı göze alamayan o kadar çok insan var ki… Çünkü kayarak düşenler hatırı sayılır sayıdadır ve birçok kırık vakası ile hastaneler dolmaktadır. Şehir merkezinde ara sokak değil, Zübeyde Hanım Caddesinde dahi buzdan kayan araçları içindeki 4 ağır yaralıyı görünce gel de cesaret et araç kullanmaya. Kırık vakası ile ameliyata alınanları duyunca gel de dışarıda yürümeye cesaret et. Kaportacılarda kaza yapmış araç sayısı az değil. Evlerde yalnız yaşayan yaşlıların gıda malzemelerinin bittiği için perişan olduklarını bilen yetkililer var mı?
Yanı başımızda Malatya’da bu sorun neden yaşanmıyor? Yoksa Malatya küçük şehir de kar mücadelesi daha mı kolay(!) İkaz alarmları neden yapılmasın.
Elazığ’da yerleşim yerleri artık arazi olarak biraz daha yüksek yerlere yapılmaya başlandı. Çayda çıra Mahallesi yada Yeşilkent üst tarafı, Toki’ler, Abdullah Paşa Mahallesi üst yerleşim yerlerinde ikamet edenlerin bir kısmı evlerine çıkamadılar. Elazığ gibi düz arazide dahi ana yollar halen temizlenemezken belediye az eğimli yolu nasıl temizlesin?
Bu kadar sıkıntı varken yerel TV kanallarında çorba çeşmesi haberi uzun uzun veriliyor. Neymiş sabah işlerine gidenler birer bardak çorba içiyorlarmış. Çeşme başında yapılan röportajlardaki gariban kişiler dudaklarında çorba tanesi kalıntısıyla yapılan hizmeti allayıp pullayıp anlatıyorlar. Mikrofon bilinçli insanlara uzatılmıyor, bir bardak çorba içerek mutlu olacak garibana uzatılıyor. Çünkü yapılması gereken onca acil hizmet varken verilen 2 kaşık çorba reklamının peşine düşülmüş. Doğrusu haberi halimize acı tebessüm ile birlikte üzülerek, yetkilileri eleştirerek izledim..
Evlerine ulaşım sıkıntısından gidemeyen insanlar varken, haberlerde ve sosyal paylaşım sitelerinde maketleri görmeye başladık. Elazığ’a komşu illerden girişlerde kapı yapılacakmış. Diyarbakır, Bingöl ve Malatya’dan gelen yolları süsleyeceklermiş. Demokratik ortam ya (!) Belediye sitesinde anket kısmı bırakılmış, kapılar halkın oylamasına göre yapılacakmış… Öyle ya şehir için acil! Sanırım Ankara’dan örnek alınmış. Bu girişimler dikkatleri başka yöne çekmekten başka bir şey değildir.
Belediye ilk görevi devir aldıklarında kaldırım işgali ile mücadele ile işe başladı. Ya ayda bir tek kişinin geçmediği kaldırımı gözlem altına aldı ya da yayanın olmadığı yol kenarında gariban köylünün birkaç torba sebze satmak için yol kenarına park ettiği kamyoneti kaldırttı. Ne oldu o hevesleri de bitti. Artık kaldırım ihlali yasağı yok. İlk hevesti geldi geçti..
Üniversitenin Atatürk Lisesi yönünden girişindeki çukurlar artık devre uygun olmayan şekilde yama ile dolduruldu ancak, bir üniversiteye giriş için çok çirkin bir görüntü. Yine Aspirin cafe tarafı üniversiteye giriş yolu köy yolu (!) Artık üniversite için değil; belki orada açılan kahvelerin sayesinde yol yapılır diye ümit ediyorum. Yama yapıldığı zaman durum göz önüne alındığı için teşekkür edip ancak 100 metre olan o yola asfalt yapılmasının beklendiğini farklı kişiler dile getirmiştik. Maalesef halen bir başka baharı bekliyoruz.
Bu konu defalarca yazıldığı halde pişkin sorumlular duymuyor, okumuyor, görmüyorlar. Bu ayıp Üniversitemize mi yoksa Belediyemize mi?
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.