Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

Engel Siz Olmazsanız Engelsiz Oluruz!

16
Mart
2010

Sağlıklı olmanın ne kadar önemli olduğunu bazen sadece söyler geçeriz. Ne zamanki sağlığı kendimiz ya da yakınımız kayıp edince işte o zaman var mı sağlıktan ötesi diyoruz. Geçici hastalıklar dahi bizi çok çökertirken, engelli olmanın veya engelli çocuğa sahip olmanın  ne kadar ağır bir yük olduğunu ancak yaşayanlar bilir.

 

YÖK’ün aldığı karar ile Üniversitelerde “Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi” kuruldu. Bu merkezlerin yönetimlerinde öğretim elemanları yer almakta ve tamamen gönüllülük esasına dayalı büyük bir özveri ile çalışmaktadırlar. Bu merkez yıllardır yaşam mücadelesi vermeye çalışan engellilerin yaşam tarzlarını kolaylaştırmak için çeşitli faaliyetler yapmaktadır. Fırat Üniversitesi de bu çalışmalar içerisinde yer almış ve engelli öğrenciler için çalışmalar yapmaktadır.

 

11-12 Mart 2010 tarihinde İzmir’de Ege Üniversitesi ev sahipliğinde IV. Engelsiz Üniversiteler Çalıştayı yapıldı. Çalıştaya 93 Üniversite ve 330 Katılımcı iştirak etmişlerdi. 2 gün saat 9.00-17.30 arası gerçekleştirilen etkinliği ilgiyle izledim. Katıldığım birçok çalıştaylardan çok daha anlamlıydı. Türkiye de çeşitli üniversitelerde öğrenim gören engelli (görme, ortopedik, konuşma) öğrenciler bir panelde bir araya gelmişlerdi. Çözüm getirme anlamında da YÖK engelli öğrenci komisyonunda yer alan hocalarımız konuşmacı olarak bulundular.

 

Çalıştayda Engelli öğrencilerin okula kayıt döneminde nasıl tespit edileceğinden, eğitim süresince fiziksel ortamları nasıl daha kolay kullanabilecekleri, eğitimciler tarafından nasıl izleneceği, neden bazı fakülteleri engellerinden dolayı tercih edemedikleri ve her üniversitenin bu anlamda neler yaptıkları tartışıldı. “Aklın yolu birdir” mantığıyla birbirine benzer yaklaşım ve sonuçlara ulaşıldı.

 

Engelli öğrencilerin konuşmacı oldukları panel çok etkileyici idi. İmge isimli bir öğrenci; okul öncesi yaşlarından lise 2. sınıfa kadar çevreden aptal olarak nitelendirildiğini, b ve d harflerini hiç ayırt edemediğini, yarın_dün kavramlarında kargaşalık yaşadığını, sınıf içerisinde başarılı olduğunu ancak, yazıl sınavlarda tam anlamıyla çöktüğünü, yazı yazmada sıkıntı yaşadığını,  olayın çözümü yerine sürekli kedisinin baskı altında bırakıldığını, sessiz geceleri kendi haline  ağlayarak geçirdiğini, başarısızlıkları karşısında ailesine karşı çok ezik kaldığını ağlayarak anlattı. “Benim bu durumumu Lise 2. sınıfta bir öğretmenim tarafından tespit edilip de ailem ile paylaşıldıktan sonra kendimi toparladım” dedi. Varılan sonuç: İmge’nin disleksi (Öğrenme Bozukluğu) olması imiş!

 

Görme engelli bir öğrenci Yüksek Teknoloji Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik son sınıfta okuduğunu söylüyor. Lise 1. sınıfta trafik kazası geçirmiş ve gözlerini kaybetmiş. Görme engelinin böyle bir üniversitede okumaya engel olmadığını vurguluyordu. Kendilerine olan yaklaşımı Nasrettin hoca ile ilgili bir öykü ile kısaca anlatmıştı. “Nasrettin Hoca damdan düşmüş, birisi hocaya doktor getireyim mi diye sormuş. Hoca “Hayır doktor beni anlamaz damdan düşen birisini getirin” demiş!

 

Ege Üniversitesinde engelli öğrenci temsilcisi de “Üniversitede her alanda engellilerin eğitim göremeyeceği gerçeğinden yola çıkarak, yanlış seçilmiş bir fakülteye gelen öğrenci puanı uygunsa, bir başka fakülteye geçebilmeli” diyor ve kendisini örnek veriyordu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde eğitimine başlamış ancak engelinden dolayı Psikolojiye geçmek zorunda kalmış!

 

Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi son sınıfta okuyan diğer bir öğrenci de “mikro eğitim ile ilgili bir çalışma yapılacaktı, engelimize bir engel de hocamızdan geldi. Hocamız engelli öğrencinin grubun başarısını düşüreceğini söylemiş!” diyerek burukluğunu dile getirdi.

 

İzmir Teknoloji Üniversitesi Öğrenci Konsey Başkanının kendisi engelli! Kendisini şöyle anlatıyor, “Kocaeli depreminde enkaz altında çıktım, kırıklarım vardı tedavi oldum, Üniversitede okurken futbol oynamaya başladım, bir süre sonra kemik kanseri oldum ve futbolu bıraktım. Gitar çalmaya başladım bir süre sonra onu da bırakmak zorunda kaldım çünkü kolumda nüksetti yine ameliyat oldum. Ama mutluyum ağrısa da bir kolum var!”

 

Boğaziçi Üniversitesinden Engin Yılmaz; karar mekanizmasının hızlı ve iyi çalışmasını, ayrımcılık yapılmamasını, izole olmak istemediklerini, herkesle mücadele etmek istediklerini ve “boğulacaksak aynı denizde boğulalım” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

 

Engelli öğrencilerin ortak konuşmaları “acınmak asla istemiyorlar, yardım istemiyorlar, ayrıcalık istemiyorlar sadece “engellerinin engelini hissettirmeyecek ortamlar oluşturulsun” diyorlar.

 

Her sağlıklı insanın da bir engelli adayı olduğu unutulmamalı. Engelsiz günlere!

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.