HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
- Kategori : 2009,Eylül,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.489 kez okundu
Bir şehirde çok farklı kültürlere sahip insanlar bir arada yaşıyorsa, kozmopolit bir kent deyimini kullanıldığına mutlaka rastlayanlarınız olmuştur. Kozmopolit kelimesi çeşitli uluslardan kimseleri barındıran, içinde bulunduran anlamına gelmektedir. Hatta kozmopolit ya da kozmopolitan kelimeleri, bir kişi ya da yerin ulusal niteliklerini yitirmesi ve daha evrensel bir anlayışın etkisi altında olması anlamına da gelmektedir. Örneğin İstanbul kozmopolit bir şehir veya Amerika 72,5 milletin yaşadığı bir ülke ifadelerini duyanlarınız olmuştur. Doğrusunu söylemek gerekirse neden 72,5 rakamı kullanılmış ve yarım rakamı neyi temsil ettiğini ben de anlamış değilim. Sanırım, bu söylemdeki amaç, Amerika’da çok farklı ülkeden insanların yaşadığını vurgulamaktır.
Diyarbakır için de kozmopolit bir kent denilmektedir. Diyarbakır’ın dışarıdan özellikle de köylerden göç alması, kozmopolit bir kent olmasının başlıca nedenleri arasındadır. Diyarbakır’da, Siirt’te, Mardin’de,Hatay’da ve genel bir ifade ile bölgede farklı kültür ve topluluklara mensup vatandaşların bir arada yaşaması bir zorunluluktur. Hiç kimsenin bir diğer kültürü veya etnik gurubu küçümseme veya hakir görme hakkı yoktur. Karşılıklı hoşgörü ile farklı etnik köke mensup vatandaşlar birbirini kabullenmelidirler.
Geçenlerde çok sevdiğimiz bir dostumuzun düğününe gitmiştik. Muhteşem bir düğün töreni izledik. Her şey çok güzel planlanmış ve organizasyon mükemmeldi. Düğüne gelen misafirleri Türk, Kürt, Arap, Süryani vb kökene sahip insanların oluşturması, bir diyalog aracı ve açılım örneği olarak karşımıza çıkıyordu. Ancak, bazı tasarrufların düğüne davet edilen bir kısım misafirleri memnun etmediğini hissetmek mümkündü. Önce alışılmışın dışında batı müzik eşliğinde modern dans ederek gelin ve damadın salona girmeleri, fakat akabinde hemen hemen düğünün sonuna kadar tüm müziklerin Kürtçe seçilmesi, yanlış bir tasarruftu. Bana göre o düğünde uçlar yaşanıyordu. Ben bazı Kürtçe müzikleri çok seviyorum. Hatta bir yazımda Şemame konusuna değinmiştim. Yine birkaç yıl önce ilk defa İbrahim Tatlıses’den dinlediğim Rindamın parçasını halen severek dinliyorum. Yine bazı Kürtçe parçalar anlamadığım halde kulağıma hoş gelir ve zaman zaman dinlerim. Fakat bir düğün süresince büyük çoğunlukla sadece Kürtçe türkülere yer verilmesi, anonim müziklerden oldukça uzak durulması, beni ve bazı misafirleri sıkmıştı. Tek müzik tarzı bir bakıma gelen misafirlerin bir kısmını görmezlikten gelmek miydi? diye düşünüyorum. O düğünde Türk, Arap, Süryaniler de vardı.
Halklar arasında eşitlik isteyen bir grup, kendi kültürü için sonsuz bir üstünlük kurmak isterken, diğer bir kültüre kapılarını kapatması, şu günlerde gündemde tutulan açılımın felsefesi ile çelişmektedir. Yıllarca bir arada yaşamış toplulukların, düğünlerinde bazı nazik dengelere dikkat etmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Bu tür düğünlerde bence katılımcıların profiline dikkat edilmelidir. Özellikle bölgede yapılan düğünlerde, çok sesliliği ve kardeşliği öne çıkartabilmek amacıyla, müzikler belirli kitleye hitaben olmamalıdır. Farklı dillerde türkülerin okunması sağlanmalıdır. Büyük bir organizasyona gelen misafirlerin mozaik yapı oluşturdukları, ev sahipleri ve müzisyenler tarafından dikkate alınmalıdır. Eminim ki taraflar bu anlayışı benimseyebilirlerse, halkların kardeşliği çok daha çabuk sağlanabilir.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.