HAYALLERİMİZİN HAYAL OLDUĞU ŞEHİR OLDUK
- Kategori : 2020,Gazete Yazılarım,Şubat
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :488 kez okundu
24 Ocak 2020 Sivrice merkezli depremin üzerinden 10 gün geçti. Her geçen gün depremin acı yönü, yıkımı, bıraktığı travma daha çok hissediliyor. Ta ki yaraların sarılması görününceye kadar devam edecek. Depremi yaşayanalar bu travmayı nasıl atacaklar? Evlerinde sıcacık çayını yudumlarken, sarsıntıdan sonra hayatını çadırlarda geçiren, yemek kuyruğuna giren, üzerine verilecek battaniyeyi bekleyen, yepyeni ilkel bir yaşama adaptasyon süreci yaşayan, canlarından çok sevdikleri evlatlarını olumsuz şartlardan nasıl koruyacaklarının telaşına düşenler? Ağırlaşan kış hava koşullarında dayanma gücü arayanlar? Soru ve sorunlar sıralamak ile bitmez.
Artık hayatımızda 22 saniye öncesi, 22 saniye sonrası kavramları yer alıyor. 22 saniyede binlerce insanın dünyası, yaşamı değişti. Çocuklarda bu yaşlarda büyük travmalar bıraktı. Belki bazı aileler çocuklarına psikolojik destek aldıracaklar, bazı aileler bu bilinçte olmayacak ya da imkanları olmayacak. Bu durumda toplum olarak hepimize görev düşüyor. O çocukların izlenmesi gerekir.
Bütün Türkiye Elazığ’a yardım gönderebilmek için adeta yarıştılar. Elazığ’ım ne çok dostun varmış diye duygulandığım anlar vardı. Yoğun baskı altında olan Doğu Türkistan dahi, Türkiye’deki dernekleri vasıtasıyla yardımlarını kendileri getirmişlerdi. Elazığ’ımızın yardımlaşma, paylaşımcı ruhu yine ön planda. Gelen malzemeleri tırlardan indirmek, paketleri yapabilmek, ihtiyaçları evlere, çadırlara dağıtabilmek için bazı Sivil Toplum Örgütleri üyeleri ile bireysel yardım edebilmek için çırpınanların sayıları oldukça fazla olduğu halde, çoğu zaman sayılarının yetersiz kaldığı zamanlar oldu. Fiziksel ihtiyaçlar artık giderilmeye başlandı. Yaralar sarılıyor.
Sorunlar bitmiyor ve bitmeyecek de. Deprem esnasında çöken ev sayısı 3 ama hasarlı olan yapı sayısı oldukça fazla. Hasarlı okullar bir yandan yıkılmaya başlandı. Düşünün insanların en mutlu olduğu alan kendi mahrem alanları olan evleridir. Hayallerinin ve gerçeklerinin yaşadığı evlerinden çıkan bazı aileler evlerinden ayrılırken evlerinden son çıkışları olduklarını nerden bilebilirlerdi. Verilen raporların az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı olmalarına göre evlerine girip sadece zaruri ihtiyaçlarını evlerinden alabilenler ya da tanınan kısa sürede eşyalarını alabildiklerini alıp çıkabildiler. Bazı evler ağır hasarlı olunca ev sahipleri evlerine giremeden anılarının dolu dolu olduğu evlerinin yıkılmasını yürekleri yanarak, gözyaşları arasında izlediler. Elbette zor. Yıkılan geçmişini, yıkılan geleceğini gözyaşları içerisinde izleyen ev sahibini biz de izlerken gözyaşlarımıza engel olamadık.
İçerisinde binlerce öğrencinin öğrenim gördükleri okullar ağır hasar aldıkları için yıkılıyor. Bunlardan birisi 1890 yılında Abdülhamit devrinde açılan bugünkü ortaokul+liseye denk gelen okul, zamanla yer ve isim değiştirerek 1940 – 41 yılından itibaren Elazığ Lisesi olarak on binlerce öğrenci yetiştirmişti. Hatta Rahmetli babam her zaman o okuldan mezun olmasının ayrıcalığını anlatırdı. 1964 yılından beri aynı binada hizmet veren Elazığ Lisesinin yıkımı gerçekleşecek. Yorgun bina elbette eğitim amaçlı kullanamayabilir. Ama anısı büyük olan, hâlihazırda dünyanın birçok yerinde Elazığ Lisesi mezunları istihdam edilirken mümkünse güçlendirme ile okul eğitim amacı dışında kullanılabilir mi?
Birkaç gün önce gece yarısı saat 01 gibi yine anıların biriktiği Elazığ Ortaokulu yıkıldı. Giriş katlarında yeni klimaların ana üniteleri dahi alınmadan iş makinası darmadağın yaptı. Okul içerisindeki bilgisayarlar, dokümanlar kurtarılabildi mi bilmiyorum? Ayrıca takıldığım konu şu; Elazığ Atatürk Lisesi, yıkılan Elazığ Ortaokulu ile önceden çürük raporu verildiği için yıkılan Devlet Su işleri Lojmanları arasındadır. Umarım yarım yüzyıldır hizmet veren Atatürk Lisesi anıları ile gömülmez.
Elazığ harabe oldu, Elazığ ağlıyor, Elazığ 40 saniyede çatısız kaldı, Elazığlı evsiz kaldı, Elazığlı üzerindeki kıyafet ile yetineceğini söyledi, Elazığlı 2 battaniyeye sahip iken kendisine tekrar verilen çok soğuk hava olmasına rağmen battaniyeyi almayıp “benim var, olamayana ver” dedi, Elazığlı ihtiyacını istemedi, verilmesini kenarda durarak bekledi, Elazığlı çadırdaki imkanlarını paylaştı…
Elazığ tek yürek oldu. Türkiye Elazığ için tek yürek oldu. Neden mi?
Yıllardır, Türk, Kürt Zaza, Alevi, Gayrimüslim aileler kardeşçe yaşadı ve yaşıyor bu şehirde. Her din ve dile saygısı olan bir şehir. Her dinden ibadetin yapıldığı şehirdir. Elazığ Vatanseverdir, bayrağı için gözü kara ölüme gidenlerin şehridir. Elazığ devlet yanlısıdır.
Büyük travmanın yaşandığı bu süreçte mağdur olan da evi sağlam olan da tedirgin. Çünkü teknik elemanların evlere giderek kontrol etmelerindeki bazı çelişkiler insanları huzursuz etmektedir. Örneğin; 10 gündür ağır hasar diye şerit ile kontrol altına alınan eve halen girilemez iken, “orta hasarlıdır” mesajının gitmesi çelişkidir. Hak-Sen tarafından 3 yıl önce TOKİ’ye yaptırılan evlere kontrol esnasında ağır hasar gibi sonucun verilmesi, site sakinlerini paniğe kaptırdı. İkinci defa kontrol edilinceye kadar evlerini terk edenler, taşınanlar oldu. İkinci kontrol sonucu hasarsız raporu verildi. Elbette bu kadar kısa sürede bu kadar konutun kontrolü bitemez. En büyük endişe, kontrol yapan teknik elemana güven. Üniversitemizde iki Fakültede İnşaat Mühendislik Bölümü var, değerli akademisyenleri mevcut. Ancak konutlara gidenlerin tekniker düzeyinde olduğunu beyan eden ev sahipleri var. Umarım yanılıyorlardır. Tekniker iki yıllık Meslek Yüksek Okulu mezunudur. Yani ön lisans eğitimini almış bireydir. Ben Meslek Yüksek Okulunda görev yaptığım için, sahada çalışmayan teknikerin yeterli bilgiye sahip olabileceğini pek inanmıyorum.
Yetkililer ne olur, halk olarak ricamız şu? Canımızı emanet ettiğimiz konutlarımızın kontrollerini içimize sindirerek yapın. Acaba..? acaba…..? Sorularımızı hafızalarımızdan silerek raporları verin.
Memleketimizde gündemi meşgul eden bir konu da depremden yıkılan veya yıkılacak olan ev sayılarının %30 gibi büyük sayıda olması, ailelerin evsiz kalmaları, iş yerlerinin yıkımı, esnafın kepenk kapatma zorunda kalacağı, ekonomi ve sefilliğin dibe vuracağı gerçeğiyle Elazığ için “afet bölgesi” ilan edilmesi bütün halk tarafından istenmektedir. Bu kadar mağdur olan toplum elbette ki “afet bölgesi” kapsamında verilecek haklara, imkanlara sahip olmak istemektedirler. Ancak Sayın Bakanların açıklamalarına göre kanunda böyle bir ibarenin olmadığı. Onun yerine farklı ifadeler kullanmaktadırlar. “Afete Maruz Bölge “ gibi farklı birkaç ifade kullanıldı. Adı bilgi kirliliği oldu. Bana göre bilgi kirliliğinden öte kavram kirliliği veya kavram karışıklığı var. Sonuç olarak Elazığ halkı kanun maddesinin adı ne olursa olsun kendilerine “Afet Bölgesi” ilanında verilebilecek imkanların sağlanmasını isterler. Sayın Bakanlar adını siz koyun.
Hayallerimizin hayal olduğu Elazığ’ım tekrar geçmiş olsun.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.