İDARECİLİKTE MİSYON VE VİZYON
- Kategori : 2014,Ağustos,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.418 kez okundu
Misyonunu belirlemiş, vizyonu zengin, girişimci, ufku açık, yansız, önyargısız, hoşgörülü, iş disiplini olan, sayılan ve sevilen, adalet duygusu kişiliğiyle kaynaşmış, aile ortamı gibi huzur yaratan bir idareci ve onu örnek alan personel şüphesiz çalıştıkları kurumları birlikte gelişme bağlamında nerden nereye götürür.
Hiç kimse annesinin karnında mesleğini öğrenmemiştir. Özel yetenekler kısmen doğuştan olsa da mesleki beceriler genellikle eğitim ile sağlanmaktadır. İdareciliğin eskiden okulu yoktu, son yıllarda özellikle politika alanında siyaset akademisi adı altında bazı oluşumlar tesis edildi. Yakın geçmişte de liderlik adı altında yüksek lisans ve doktora programları açılmaya başlandı. Örneğin, eğitimde liderlik programı bunlardan birisidir.
Çocukluğumda idareci bir babanın kızıydım. Farklı yerlerde çalıştığım için bire bir farklı idareciler ile muhatap oldum. Evlendikten sonra eşim farklı platformlarda idarecilik yaptı, birinci derece yakınlarımdan yine üst düzey idareci kadrosunda olanlar var. Bu kadar idareci arasında olmam belki daha iyi gözlem ve daha rahat yorum yapmama ışık tutabilir.
İdarecilik demek koltuk meşgul etmek demek olmamalı. O koltuğu tuttuğu süre kuruma kazandırdığı ve kayıp ettirdiği değerlerin bilançosunu objektif çok iyi hesaplayabilmelidir. Kurumların büyük bir aile olduğuna inanan bir idareci, yönettiği kurumu bir baba rolü ile üstlenmeli ve benimsemelidir.
Kurumlarda örgütsel iletişimin doğru gerçekleşmesi çok önemlidir. İletişimin amir ve personel arasında doğrudan gerçekleşmesi, mesajın doğru anlaşılmasını sağlayacaktır. Önyargılı davranan, kinli yapıya sahip olan idareci de olsa personel de olsa önce kendi kişiliklerini sorgulamalılar diye düşünüyorum.
Çalışanların kişisel kaprisleri ya da çekişmeleri dolaylı olarak kuruma zarar vermektedir. Huzursuz bir aile ortamında ki kargaşalık kurumda hissedilmektedir. İdarecilerin objektif olabilmesi, mantığıyla hareket etmesi, geldiği yeri hak ettiğine vicdanen inanması, yönetilen idareci olmaması, kendi kimliğini benimsemesi gibi ana unsurları kendisinde toplayan bir idareci, elbette ki güzellikleri görebilen herkesin gönlünde taht kuracaktır.
İdareciliğin getirdiği sorumluluk sadece kişinin karakteri ile sınırlı değildir. Mesleki bilgisi, donanımı ve becerisi yöneticiye olan saygınlığı, güveni ve sevgiyi artıracaktır. Elemanları ile eşit mesafede çalışması esas iken; üretken ve çalışkan elemanın takdiri göz ardı edilmezse, birey motive olduğu gibi diğer çalışanlara da isteklendirme kazandırılmış olur.
İşyerinde mutlu personelin iş verimliliği mutlaka artacaktır. İnsanın kendisini tanıması, daha az hata yapması ve birçok problemi çözmesi demektir. Olayların kişiselleştirilmesi, şahsi problemlerin sürekli taze tutulması amirin imajını zedeleyeceği gibi iş performansını da düşürmektedir. Kurumunu ailesi gibi gören amir, sorumluluğu teslim aldığı günden itibaren kısa zamanda temeli sağlam fazla yol almayı hedefler.
Amirin dinamik olması demek, personeli pozitif etkilemesi demektir. Yenilikleri yakından takip etmesi özellikle günümüzde aranılan özelliktir. İdareci elemanın yoluna engel değil, aksine yolunu açmalıdır.
İdareciliği eğitim alanına taşırsak; yıllar önce okullara alınan bilgisayarlar bozulur endişesiyle öğrenci ve öğretmene laboratuvarları açmayan idareci olduğu gibi, öğretmenlerine kendi iç imkânları ile kurs aldırıp atıl bilgisayarların kullanılmasını sağlayan idareciler de oldu. Alana duyulan ilgi amirin kendisinin son teknolojilere olan ilgisi ile alakalıydı.
Her ilde en az bir üniversite oluştu. İyi tamam da birçok fakülte mezunu işsiz! Hatta artık bazı fakülteler veya bölümler öğrenci tercih etmediği için kapanma ile karşı karşıya kaldı. O zaman yeni bölümler açılmalı. Bu bölümler de çok yaygın olmayan ancak, kolay istihdam edilebilecek bir alan olmalı. 21. Yüzyılda bilgi ve teknoloji patlamasının yaşandığı bu devir artık bütün yaşamı sayısal dünyaya taşıdı. İlgili bölümler üniversitelerimizde açılabilir. Ama birilerinin çalışması gerekir.
Siber ortamda işlenen suç sayısı arttı. Mahkemelerde bu alan ile ilgili bilirkişi ihtiyacı oldukça fazla! Kalifiye uzman bulmakta sıkıntı yaşandığını biliyoruz. İşte siber ortamda işlenen suçları gün ışığına çıkaracak uzman mühendisler yetiştirmek için Fırat Üniversitesi Türkiye’de bir ilke imza attı. Teknoloji Fakültesi bünyesinde Adli Bilişim Mühendisliği bölümü açıldı. Bu üniversitenin bir mensubu olarak mutlaka çok mutlu oldum. Asıl mutlu ve gururlu olduğum bir başka konu bu bölümün açılışıyla ilgili çalışmanın her safhasında eşim Asaf Varol’un emeğinin bulunmasıdır. Nitekim bu yıl (2014-15 akademik yılı) ilk öğrencilerini yüksek puan ile alıp eğitim ve öğretime başlayacaklar.
Eşim bu çalışmanın temelini 2010’lu yıllarda oluşturmaya başlamıştı. Sık sık gittiği Amerika’da mutlaka üniversiteleri ziyaret eder ve oradaki idareciler ile diyalog kurar, işbirliğine giderdi. Bu işbirliğinde mutlaka kendi çalıştığı üniversiteyi işbirliği sonucunda oluşacak projenin neresine oturtabilirim diye aylarca düşünür ve teşebbüse geçerdi. İşte en son çalışması Texas eyaletinde bulunan Sam Houston State Üniversitesi ile yapılan protokol. Asaf Hoca’nın önerdiği işbirlikleri hemen hemen her devirdeki rektörlerimiz tarafından değerlendirilmiştir. Sam Houston State Üniversitesi ile yapılan protokole göre Yazılım Mühendisliği ve ileride Adli Bilişim Mühendisliği öğrencileri çift diploma alabilecekler. Sonuç mutlaka çok güzel… Bu güzel sonuca gelinceye kadar ne kadar çaba sarf edildiğini bizzat yaşadım. Zemini oluşturmak en önemli safhasıydı. Kim ne derse desin bu girişimde ilk diyalog ve sürekliliği önemli. Taşrada bir üniversitenin kapılarını yurtdışına açarak öğrencisinin orada eğitim almasını sağlamasında katkıda bulunmak, mutlaka çok yüce bir duygu.
Aktif akademisyen idarecilerin en büyük mirasları bıraktıkları bu tarz eserlerdir. Bırakacakları mirasları için idarecinin vizyonu, dünya görüşü, insanlar ile iletişimi, becerisi, işbirlikçi çalışması hatta yeteneği çok önemlidir. Özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan üniversite idarecilerine çok iş düşmektedir. Akademisyen idareci sadece yayınlarına göre değerlendirilmemeli, üniversitesine ve yöreye neler kattığı ile anılmalıdır.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.