Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

İSTANBUL VE BAYRAMLAR

21
Eylül
2009

Genelde dini bayramlarımızı aile ve arkadaş çevremizin çok yoğun yaşadığı Elazığ’da geçiririz. Geleneksel bayram ziyaretlerini doyasıya yapmak isteriz. Her bayram eş-dost ziyaretlerini aksatmadan tamamlamaya çalışırız. Kültürümüzün önemli bir parçası olan dini bayramlarımızda, karşılıklı ziyaretler insana büyük bir haz veriyor. Kaybolmaya yüz tutan bu geleneğimizi sürdürmek için herkesin büyük çaba göstermesi gerektiği düşüncesindeyim.

2007-2008 yıllarında 1 yıl süre ile eşim Siirt Üniversitesi’nde Rektör Vekili olarak görev yaptığında, dini ve resmi bayramlarda Siirt’ten ayrılamamıştık. Ayrılmamamızın nedenleri arasında eşim Asaf’ın görev anlayışı önemli bir faktördü. Kendisi pekala dini bayramlarda Elazığ’a gelip evinde ve akrabalarını ziyaret ederek bayramını geçirebilirdi. Ancak bunu yapmadı  “Ben mesai arkadaşlarımla bayramımı geçirmeliyim, görevim bunu gerektiriyor” derdi. Düşünüyorum da acaba kaç üst düzey amirin görev yaptığı ilde dini bayramları geçirmelerinin gayeleri, bu mutlu günü mesai arkadaşları ile birlikte paylaşma duygusundan kaynaklanabiliyor?

Ramazan bayramını geçirmek için bu yıl bir değişiklik yaptık ve İstanbul’da yaşayan akrabalarımızın yanında bayramı geçirmeye karar verdik. İstanbul metropolü deyip geçmemek lazım. Doğal güzellikleri yanında, ızdırap verici birçok sıkıntıların da yaşanabildiği bir kent İstanbul. Ancak sadece bayramlarda ve tatil amaçlı kısa süreli İstanbul’da yaşamak çok zevk verici olabiliyor.

Nedense büyük illerde yaşamayı hiçbir zaman düşünmedim. Genelde ulaşımı rahat, gürültüsüz ortamlarda kalmaktan zevk alırım. İstanbul’da trafik ve gürültü  büyük bir sorun. Bayramda da aynı problemleri yaşadık. Bir semtten bir semte gitmek sıkıntılı. Arabanızın olması yeterli olmuyor. Park yeri bulmak, trafikte huzur içerisinde seyretmek büyük şehirlerde imkansız hale gelmiş.

Akrabalar dağınık ve biribirinden uzak mekanlarda yaşıyorlar.Uzaktaki bir akrabayı ziyaret etmek bir gününüzü alabiliyor. Zaten bayram 3 gün. O nedenle telefonlarla bayram kutlamaları doğuyor büyük kentlerde. Oysa Elazığ’da olsaydık, tüm akraba ve dostların ziyareti ile onları misafir etmek için 3 gün yeterli olabilirdi.

Büyük kentlerde artık bayram ziyaretleri yok olmuş gibi. Kaldığımız akrabalarımızın oturduğu apartman komşuları bile birbirini ziyaret etmiyor. Gelenek ve görenek diye bir duygu kalmamış. Apartmanda karşı komşuya geçip bir bayram ziyaretini gerçekleştirmek dahi istenmiyor. Böyle komşuluk olur mu? Doğudaki yaşantının tam tersi davranışları gördükçe hayıflanıyor ve kaybolan güzelliklerimiz için üzülüyorum. Bayram havasının hissedilmediği bayramlarda buruklaşıyorum.

Anadoludaki geleneksel bayram ziyaretlerinin kaybolmaması için her bireyin hassas davranması gerekir. Özellikle bayramlarda çocuklarımızın gelenekleri sürdürmeleri için gayret sarf etmeliyiz. Anne ve babalar bayram ziyaretlerine çocuklarını da alıp gitmelidir. Birçok çocuk bu gezilere dahil olmak yerine evde televizyon ya da Internet’te dolaşmayı tercih ediyor. Bu tercihe göz yuman ailelerin çocukları toplumdan soyutlanıyor ve sanal dünyanın esiri oluyor. Bu tür gelişmeler, gelecek nesilllerimizi adeta yalnızlığa  itiyor. Olumsuzlukların önüne geçmenin en önemli yolu, gelenekleri sürdürebilmek için çocuklarımızı küçük yaşlarda iken alıştırarak ve de görenekleri yaşatarak sağlayabiliriz. Bu vesile ile Siirt halkının geçmiş Ramazan bayramını en içten duygularla kutluyor, daha nice bayramları aileleri ve dostlarıyla sağlıklı ve mutlu geçirmelerini diliyorum.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.