MARAŞ, GAZİANTEP VE HATAY SERÜVENİ
- Kategori : 2012,Gazete Yazılarım,Mayıs
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :2.289 kez okundu
Dondurma dendiğinde ilk akla gelen kent Kahramanmaraş’tır. Eski ismi Maraş olan bu kent Kurtuluş savaşı sırasında Fransız işgalcilere karşı verdikleri mücadeleden dolayı TBMM tarafından istiklal madalyasına layık görülen ilk kenttir. Bu tarihte Maraş ismi Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir. Coğrafi konumu nedeniyle birden fazla bölgenin özelliklerini taşır. İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesinin birbirlerine çok yaklaştığı yerde Akdeniz bölgesinde yer alan Kahramanmaraş’ta komşu bölgelerin iklim ve diğer özelliklerini görmek mümkündür. Dolayısıyla farklı bitki örtüsüne sahiptir. Dondurması ile dünyada tanınan bu kentten Türkiye’nin her yerine dondurma gönderilmektedir. Hatta yurt dışına dondurma ihracatı yapılmaktalar.
Bütün Mado dondurma mekanlarına Kahramanmaraş’tan dondurmaların gönderildiğini yine oradan öğrendim. Yani Mado pastanelerde dondurma üretimi yapılmamakta. Oraya has ekşimtırak tarhanası pastanelerde ikramlar arasında.
Kahramanmaraş kalesinde hızla büyüyen kenti görmek mümkün. Yine 81 metre yüksekliğinde 4 minaresi ve ışıklandırması ile bir camii dikkat çekmekteydi. Kahramanmaraş Abdülhamid Han Camii olduğunu öğrendim. Yapımına 1993 yılında 24 dönüm arazi üzerinde başlanmış. 18 yıl sonra muhteşem yapısıyla ibadete açılmış. Türkiye’nin 3. Büyük camii olan bu caminin iç mimarı takdire şayan. İnce işlerde 500 ustanın çalıştığı söylendi. En becerikli ve ünlü hat ustalarının maharetli ellerinden çok güzel bir eser meydana çıkmış. Renk seçiminden, planına, el işçiliğine, sanatına aklınıza ne gelirse gelsin en küçük detayların hepsi göz önüne alınmış. Kubbe işlemelerinden kendimi alamadım doğrusu. Harika bir eser olan bu camide 15 bin kişinin aynı anda ibadet yapabileceklerini yetkili kişi açıkladı.
Kahramanmaraş’a kadar gidilip de Gaziantep’e gidilmez mi! Büyük şehir statüsünde olan metropol görünümündeki Gaziantep Türkiye’nin 6. Büyük kenti. I. Dünya Savaşından sonra İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edilen Gaziantep kendi savunmasını yapmıştı. Bu savunmasından dolayı TBMM, 1921 yılında Antep olan kentin adını Gaziantep olarak değiştirmiş.
Gaziantep mutfağının zenginliği ve lezzeti adeta bir hazine gibidir. Antep fıstığı ve ürünleri, baharat çeşitleri ilk akla gelenlerdir. Etinin lezzetinden olacak ki kebapları sıra dışı lezzette. El sanatları denilince sedefcilik, gümüş işlemeciliği, Antep kilim dokumacılığı ve çeşitli müzik aletleri yapımı gibi birçok sanat akla gelir. Kente girişte hemen bir sanayii şehri olduğu yolun sağında ve solundaki işletmeler ile kendisini gösteriyor. Şehirde yer alan çok sayıdaki pasajlar orayı adeta alış veriş cenneti haline getirmiş. Mutfak eşyaları, çeyizlik ve elektronik eşyalar, yöresel ürün mağazaları yerli turistler ile dolup taşıyor. Neden alınmasın ki çeyizlik eşya ürünleri fiyat olarak da uygun olunca kız evlendirecek anneler soluğu Gaziantep’te alıyorlar.
O bölgede iller birbirlerine yakın mesafedeler, dolayısıyla iller arasında benzerlikler var. Gaziantep’e gidince Hatay’a ne kadar yol kaldı ki sadece yaklaşık 3 saat mesafede oraya da gidilmez mi! Türkiye’nin en güney ucunda yer alıyor ve Suriye’ye bağlayan kapı Hatay Cilvegözü’dür. İlçelerinden Samandağ ve Yayladağ Akdeniz kıyısında yer alır. Dolayısıyla Akdeniz iklimi, bitki örtüsü ve kültürü hakimdir.
Hatay’ın önemli bir özelliği dinler bileşkesinin merkezi olmasıdır. Farklı inanç turizmi, antik kentleri, yaylaları ile turizm merkezi haline gelmiştir. Dünyanın ilk Katolik kilisesi olan Saint Pierre kilisesi yüksek bir kayalıkta kaya oyularak mağara görünümünde yapılmış. Rutubetten bozulmaya başlasa da halen orada ibadet yapıldığını duyunca şaşırdım. Haziran ayı sonunda orada şölen tarzında etkinliklerin düzenlendiğini söylediler. Halen hizmet veren Yahudilerin sayısının önceden fazla olduğu ancak İstanbul’a göç vermelerinden dolayı sayılarının ancak 14 aileye düştüğü Yahudilerin kilisesi halen hizmet vermekte. Kullandıkları bina 150 yıllık olmasına rağmen sürekli bakımları yapıldığından yeniliğini korumakta. Ortodoks, Hristiyan kiliseleri ayinlerini muntazam devam ettirdiklerini belirttiler.
Ulu Camii ve Habib Neccar Camii görülecek ve etkilenecek yerler arasında. Habib Neccar Camii avlusundayken yükselen ezan ve dua seslerinin kulaktan silinmesi mümkün değil. Birbirine çok yakın olan bu üç kent gelişmişlik yönünden her geçen gelişir ve sesini tarihi, inanç turizmi, kültür yapısıyla duyururken doğrusu içimde bir ses Siirt, Veysel Karani Hazretleri gibi bir zatı bağrında taşıyor, evliyalar diyarı olan Tillo’ya sahip. Elazığ yine tarihi zenginlikleriyle ve evliyaları ile isim yapan Harput’a sahip, Diyarbakır ve Malatya halkının yararlandığı Hazar Baba dağı ve muhteşem manzarası ile Hazar Gölüne sahip. Neden bu varlıklarını daha çok ön plana çıkaramıyorlar? Neden seslerini duyuramıyorlar? Ya da seslerini duyurdular da gelmek isteyen acaba konukların ulaşım, konaklama gibi sorunları mı oldu? Diye düşünmeden geçemiyorum. İşte bir kentin özelliklerinin ön plana çıkarılmasında yerel yönetim, Valilik ve Sivil Toplum Kuruluşlarının işbirliği içerisinde çalışmaları kaçınılmaz diye düşünüyorum.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.