NEVRUZ BAYRAMI
- Kategori : 2008,Gazete Yazılarım,Mart
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.352 kez okundu
21 Mart Farsça’da “Yeni Gün” anlamında kullanılan Nevruz bayramının kutlandığı gün olup baharın gelişinin müjdecisidir. Nevruz, farklı kültürlerce benimsenmiştir. Asya ülkelerinde yer alan Türk Cumhuriyetlerinde Nevruz büyük bir coşku ile asırlardır kutlanmaktadır. Örneğin Azerbaycan’da Nevruz bayramında saksılarda yeşertilen bitkiler sergilenir ve 7 farklı kuruyemiş (badem, fıstık, leblebi vs) tabaklarda servis yapılarak, misafirlere dağıtılır. İnanç gereği bu 7 farklı kuruyemişin herbirinden tatmak gerekir. Azerbaycan’daki bu geleneksel uygulama, Fırat Üniversitesi’nde Nevruz dolayısıyla yapılan kutlamalar da Azerbaycanlı öğretim üyeleri tarafından gelenekleri her 21 Mart’ta dile getirilir.
Nevruz’un herhangi bir semavi dinine ve milli bağımsızlık hareketine bağlı olmadığını, beş bin yıldan beri Orta Asya’da yaşayan göçer Türklerin kullandığı 12 hayvanlı takvim ile bağlantılı olduğu bilinmektedir. Bir arada yaşayan toplumlar ister istemez kültürel değişim sonucu, bayram ve kutlamalarda biribirinin geleneksel motiflerinden etkilenirler. Bunun en somut örneklerinden biri Elazığ’da çocukluğumuzda yumurta bayramı diye bildiğimiz, ancak aslında Ermeni vatandaşlarımız tarafından kutlanan dini bir bayram olan Paskalya’dır.
Anadolu’da olduğu gibi birçok farklı kültürün içerisinde yoğrulduğu ve toplumların tarihsel süreç içerisinde yaşamlarını bir arada sürdürdüğü toplumların geleneklerinin birbirine sirayet etmesi doğal bir olaydır. 1000 yıllık birlikte yaşamış bir geçmişi olan bazı etnik gruplar hep bir arada yaşamışlardır. Bu yüzden de yemek kültürlerinden tutun da halk bilimine ait birçok unsurlarda benzerlikler vardır. Ezgileri ve ağıtları dahi içiçe girmiştir. Bu durum yörelere ve bölgelere göre farklılıklar gösterebilir. Örneğin Güney Doğu Anadolu da bazı illerimiz de Arap, Türk, Süryani, Kürt, bazı Ermeni kökenli grupların, Batıda Bulgaristan ve Yunanistan dan göç ededen grupların Türk vatandaşı kimliğinde bir arada beraberce yaşadıklarını görüyoruz. Bir ülkede mozaik yapının olması da ayrı bir güzelliktir
1980’li yılların başında etnik milliyetçiliğin bir sonucu olarak yöremizde Türk ve Kürt ayırımı körüklenmekte ve kardeşler biribirine düşman edilmeye çalışılmaktadır. Tamamen dış unsurların ateşlediği olayların sonucunda 30 binin üzerinde vatandaşımızı şehit verdik. Annelerin göz yaşları dinmemekte ve ateş sadece düştüğü yeri değil, adeta tüm ülkeyi yakmaktadır.
Artık öyle bir duruma gelindi ki kutlama günlerinden nefret eder olduk. Örneğin Dünya Kadınlar Günü güya kadın haklarını korumak amacıyla yapılır. Oysa bu günde etnik milliyetçiliğin hortlatıldığına şahit olmuyor muyuz? Nevruz Bayramı kutlamalarını ele alalım. Tarihsel geçmişi ne olursa olsun farklı köke mensup Arab’ı, Türkü, Kürt’ü, Ermenisi ve diğerleri bir arada kardeşçe bu bayramı kutlamalarının ne sakıncası olabilir ki? Paylaşılmayan nedir? Bu günlerde mutlaka çevreye zarar vermek, kırıp dökmek şart mıdır? Kol kola halay çekmek ve Nevruzu birlikte kutlamak, niye bu kadar zorlaştırıyor!
İşte bir Nevruz Bayramını daha ülkemiz yaşayacak. Artık çevreyi yıkıp döken etnik milliyetçiliğin hortlatıldığı manzaralardan uzak durup, bu bölgeyi kalkındırmanın ve pastadan herkesin faydalanmasını sağlamanın yollarını aramak her vatandaşın görevi diye düşünüyorum. Çanakkale Zaferinde olduğu gibi, şimdi de omuz omuza asıl düşmanlarımıza karşı halay çekelim ve artık Nevruz Bayramı kutlamalarını hüzün ve gözyaşlarına boğmayalım.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.