ÖĞRENİMLİ EĞİTİMSİZLER
- Kategori : 2008,Ekim,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.367 kez okundu
Eğitim, bir toplumun gelişmesinin önemli olgularından biridir. Çocuklarımız dünyaya gelmeden anneden etkilenir ve doğduktan sonra da öncelikle anneden eğitim almaya başlar. İlerleyen zamanda aile ortamında aldığı eğitimle çocuklar şekillenmeye başlar. Çocuklar büyüdükçe okullardan ve yaşadıkları çevreden etkilenerek farklı davranışlar kazanırlar.
Kreş ve ana sınıfları düzeyinde çocuklarımızı iyi biçimde yetiştirmek için müthiş bir yarış küçük yaşlarda başlar. Hatta tabiri caiz ise çocuklarımızı adeta yarış atı yetiştirir gibi koşuştururuz. Tabi bu yarışın bir gayesi var. Çocuklarımıza en iyi geleceği hazırlamak, onların geçim sıkıntısına düşmeden huzurlu bir yaşam sürdürmelerini sağlamak gibi kaygılarımız nedeniyle çocuklarımızı bunaltırcasına yoğun bir eğitim ve öğretim altına sokarız.
Bilinçli her aile çocuğunu teslim edeceği öğretmeni araştırır, kaliteli okul arayışına girer, sorgulayıcı davranır. Okul-Aile işbirliğine önem verir, sürekli çocuklarını gözetim altında tutar, çocuk ile geçirecek daha fazla zamanını, onun hobilerini, fobilerini paylaşır. Kısaca aile ile çocuğun paylaşım alanları daha çok büyür. Bu yaşam şekli elbetteki olumlu gelişmelere neden olacaktır. Aile çocuğunun kontrolünü bazen hissettirmeden yapmalıdır. Aşırı denetim ve baskı yüzünden çocuklarımızın üzerlerindeki ağır yükü kaldıramadığı ve bunalıma girdiklerini de tanık oluyoruz. Tabii bu durumda ailenin de ruh hali bozularak çocuğa negatif enerji vermesi kaçınılmaz sondur. Dolayısıyla olumsuz ruh hali bir döngü haline girer.
İleride çocuğunun kolayca üniversiteye girebilmesini sağlamak amacıyla, çocuklarını özel okullara gönderen aile sayıları da son yıllarda çoğaldı. Bazı aileler, bazı okulların kendilerinden farklı ideolojik yapıya sahip olduklarını iddia ederek eleştirdikleri özel okullara çocuklarını “mecbur kaldım” diyerek göndermektedirler. Bu davranışın altında yatan gerçek, “yeter ki çocuğum gireceği sınavlarda (SBS veya ÖSS gibi) başarılı olsun. Aile olarak her zaman onu istediğimiz biçimde nasıl olsa şekillendirebilirim” düşüncesidir.
İlköğretim ve orta öğretimde bazı özel okulların belirli bir görüş altında kurulduğunu fark etmemek mümkün değil. Bu okullarda çalışan eğitimciler bir anlamda seçilerek alınmaktadır ve eğitim gören çocuklar okul saati dışında etüd çalışması gibi özel çalışmalarla bilgi olarak donanımlı bir şekilde sınavlara hazırlandırılmaktadırlar. Ancak bazı istisna okul veya dersanelerde eğitimin biraz baskıcı olduğu, çocukların davranışlarından izlenmektedir. Geçen belli bir zamandan sonra çocuk kontrolden çıkabiliyor ve hatta düşünceleri nedeniyle anne-babasına karşı isyanda bulunabiliyor. O zaman çocuğunuzu kaybettiğinizi anlıyorsunuz ama artık çok geç olabiliyor.
Eğitim kurumlarının veya aile baskısının altında ezilen bazı çocuklar ileride robotlaşabiliyor. Yaptığı tahsile baktığınızda iyi bir üniversite mezunu. Üstelik derece ile de okulunu bitirmiş olabilir. Ama toplumsal davranışı, halkla ilişikleri ve kişiliğini özümseme bağlamında büyük eksikliklere sahip olduğu durumlarla karşılaşabiliyorsunuz. Bu nedenle çok iyi öğretim almış olmak, üniversite bitirmiş olmak, o kişinin iyi bir eğitim aldığına işaret değildir.
Gençlerimiz arasında yüksek tahsilli olup da sosyalleşmemiş olanların sayısı hiç de küçümsenmeyecek oranlardadır. Bu kişiler davranışları ile hemen bellidirler. Bu guruba giren gençlerin önemli bir bölümü yarış atı gibi sadece bilgi ile donatılmıştır. Eğitim ve öğretim kavram farkı burada kendisini göstermektedir.
Sosyalleşme ne kadar erken yaşta başlarsa kişinin kendisine özgüveni o kadar sağlam olur. İnsanların çocuk yaşta sosyalleşmelerinde en önemli etken ailesi ve eğitim kurumlarıdır. Her çocuğun ailesinin aynı potansiyel yapıya sahip olmadığı düşünülürse eğitim kurumlarına düşen payın çok daha fazla olduğu gerçeği gözden kaçamaz.
Toplumsal sorumluluk bilincinde olan, ülkesinin kalkınması için çabalayan, davranışları ve görüşleri ile çevresini aydınlatan, kedisine güveni olan, paylaşımcı, en önemlisi de ekmeğini yediği suyunu içtiği memleketine, bayrağına hıyanet etmeyen gençler yetiştirmeyi hedeflemeliyiz.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.