Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

05
Aralık
2013

24  Kasım dediğimizde, ilk akla gelen öğretmenler günü. Her ülkede aynı tarih değildir. Ne zamandan beri çıktı bu özel gün? Çocukluğumda böyle bir gün yoktu. Birçok ülkede UNESCO tavsiyesiyle 1994 yılından beri kutlanmaktadır. Her ülkede aynı tarihlerde kutlanmamaktadır. Örneğin; Arap ülkelerinde 28 Şubat günü kutlanmaktadır. Hindistan’da 5 Eylül, İran’da 2 Mayıs, Azerbaycan’da 5 Ekim günü, Malezya’da 16 Mayıs tarihlerinde kutlanmaktadır.

Türkiye’de Atatürk’ün 100. Doğum yıl dönümü tarihi olan 1981 yılından beri öğretmenler günü 24 Kasım tarihinde kutlanmaktadır. Neden bu tarih? Bu tarih rastgele seçilmiş bir tarih değildir. Bakanlar Kurulu, 24 Kasım 1928 tarihindeki toplantıda  Mustafa Kemal Atatürk’e Millet Mekteplerinin Başöğretmenlik unvanını vermişti. Millet Mekteplerinin Talimatnamesinin 24 Kasım’da kabulü, Öğretmenler Günü’nün belirlenmesi için esas tarih olarak kabul edilmiştir.

Öğretmenler gününde beni telefon ile arayan, mesajlar ile ulaşan sevgili öğrencilerim olunca çok mutlu oldum. Bir an zaman tüneline kaydım. Benim de öğretmenlerim vardı. Sosyal ağlar vasıtasıyla ortaokul ve lise öğretmenlerimden ulaşabildiğim öğretmenlerim oldu. Bir an çok heyecanlandım. Yıllar öncesine gittim. Evet, şimdiye kadar neden aramak aklıma gelmedi de bu özel günde aklıma geldi? İyi ki böyle bir gün var ve aranınca duygudaşlık yaptım sanırım.

Bir usta çalıştığı malzemeye nasıl ki şekil veriyorsa, özellikle ilköğretimde öğretmenler de öğrencilerini işleyip topluma kazandırırlar. Yıllar önce çocuklar okula başladıklarında veliler öğretmenlere çocukları için “eti senin kemiği benim” mantığıyla teslim ederlerdi. Bu ifade öğretmene daha fazla sorumluluk yüklemeye yeterli. Öğrenci penceresinden bakılırsa, öğretmen anne babadan sonra gelen en büyük dayanak ve koruyucu büyüklerdi. Hatırlarız, birçoğumuz ilkokul öğretmenlerimizi unutmayız. Ama ilerleyen yıllardaki eğitim hayatımızda iz bırakan belki birkaç öğretmenimiz daha olmuştur.

Öğretmen penceresinden bakılırsa; her bir öğrenci ayrı bir değer. Bu değeri belirleyen de öğrencinin kendisidir. Yani değerini kendisi nasıl belirler? Eğitimin bütün kademesinde görev yaptığım için her yaştaki öğrenci ve öğretmen diyalogu hakkında yaşanmış deneyim ve gözlemlerim mevcut. İlköğretimdeki öğrencilerin sevgisi çok içten, saf, temiz yürekleriyle yaklaşırlar. Öğretmen de anne, baba, abla, ağabey rolünü üstlenmiştir. Bazen sarılarak, bazen konuşarak, bazen gözleriyle konuşurlar. Öğretmenler gününde öğretmenleri için yazıp okudukları şiirler, mektuplar, metinler o kadar değerlidir ki… bu duyguyu ancak öğretmen yaşar. Örneğin; 23 yıl önce ortaokul 3. Sınıf öğrencisi bir kızımın benim için yazıp da bana şiirini okuyan öğrencimi nasıl unuturum ki! Halen o şiir odamda asılıdır. Yıllar geçiyor, öğrenciler büyüyor, öğretmen öğrenci arasındaki diyalog değişiyor, mesafe giriyor, duygular anlamını yitiriyor, sevgiden ve nefretten emin olunamadığı zamanlar oluyor.

Eğitim ve eğitimciye verilen değer çok önceden daha değerliydi diye düşünüyorum. Atatürk her zaman öğretmenlere değer vermiştir. “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek öğretmenlere olan güvenini dile getirmiştir.

Hz Ali’nin “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” sözü eğitimin değerinin anlaşılması için yeter de artar. Atatürk’e “Cumhurbaşkanı olmasa idiniz, ne olmak isterdiniz?” sorusuna cevabı şöyle olmuştur. “Milli Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim”. Bu söylemleri eğitim ve öğretmene bakış açısını anlatmaya yeterlidir.

Bu kadar uzun hizmet yılımdan sonra birkaç gün önce kutlanan öğretmenler gününde benimle birlikte vakit geçiren mezun olmuş öğrencilerime (meslektaşlarıma), telefon, sms, sosyal ağları kullanarak iletişime geçen veya hatırlayan bütün meslektaş öğrencilerime teşekkür ediyor; azimli, idealist, mesleğini seven ve onu en iyi şekilde ifade eden öğretmen öğrencilerimin bu anlamlı günlerini kutluyorum.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.