ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ
- Kategori : 2012,Gazete Yazılarım,Şubat
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.924 kez okundu
Öğretmenlik mesleğinin kutsal olduğunu çocukluğumuzdan beri bilir ve inanırız. Her şeyden önce meslekte hammadde çocuk veya gençtir. Birçok güzelliği içinde barındırmaktadır. İlköğretime yeni başlayan bir çocuğun başladığı günkü hali ile okuldan mezun olduğu zamanki özellikleri ne kadar çok değişmektedir. Öğretmen işte bu değişikliğin mimarlarından birisidir.
Öğretmen eğitim ve öğretim yükünü sadece omuzlarında değil, yüreğinde de taşır. Fedakarlık isteyen bu meslek, ulvi bir meslektir. Cumhuriyet döneminden önce farklı isimlerle başlayan bu meslek Cumhuriyet’ten sonra gereken önemi görmüştü. Literatürlerde Atatürk’ün öğretmenlik mesleğine ve öğretmenlere verdiği değeri okuyoruz, biliyoruz. Bir anısını siz okuyucularımla paylaşmak istedim. Bir köy okulunu ziyaret ettiğinde derste olan bir genç öğretmenin sınıfına girer. Öğretmen yerini kendisine vermek ister. Bu durumda Atatürk: “Hayır yerinize oturunuz ve dersinize devam ediniz. Eğer izin verirseniz, biz de sizden istifade etmek isteriz. Sınıfa girdiği zaman Cumhurbaşkanı bile olsan öğretmenden sonra gelir. “ diyerek öğretmenlik mesleğine olan saygıyı ve ne kadar muteber bir vazife olduğunu anlatmıştır. Yine bazı sözleriyle çok anlam ifade eden düşüncelerini açığa vurmuştur. “Bilim ordusunun değeri siz öğretmenlerin değeri ile ölçülecektir”, “Hükümetin en verimli ve en önemli görevi Milli Eğitim işleridir” diyerek bu anlamda hükümetin sorumluluğunu dile getirmiştir. Yine “Öğretmenler yeni nesil izin eseriniz olacaktır” ifadesiyle öğretmenlerin eğitim ve öğretim faaliyetlerindeki sorumluluklarının ciddiyetini vurgulamıştır.
Nerden nereye geldi bu ulvi meslek. Yıllardır ekonomik anlamda revaçta olmayan bir meslek olmuştu. Babaların bazen “evladım oku, hiç değilse öğretmen ol” kalıplaşmış ifadeleri mesleğe bakış açılarını göstermektedir. Nedeni de ekonomik durum. Meslek seçiminde çevre faktörü çok önemli. Ben de lise öğrenimim süresince başarılı bir öğrenciydim. Öğretmenlerim bana öğretmenlik mesleğinden söz ettikleri zaman hiç benimsemiyordum. Oysa şimdi ben yeniden meslek seçimi yapma şansına sahip olsam yine eğitimci olmak isterim.
Bir süre pek gözde olmayan bu meslekte Eğitim Fakültesi mezunu çok az sayıda olduğu için farklı fakülte mezunlarına pedagoji dersi aldırtılarak öğretmen açığı kapatılmaya çalışılmıştı. Sonradan öğretmenlik mesleğini elde edenlerin yüzdelik dilimde ne kadarının gerçek öğretmen gibi görev yaptığı tartışılabilecek bir konu bence.. Sayıları artan üniversitelere bağlı olarak Eğitim Fakülteleri’nin sayıları arttı. Dolayısıyla her yıl öğretmenlik mesleğini kazanan binlerce genç diplomalarını alıp atamalarını beklemektedirler. Zaten son sınıf öğrencileri aynı ÖSYM kabusunu yaşadıkları gibi KPSS kabusunu yaşamakta ve zamanlarının çoğunu bu sınava çalışarak geçirmektedirler. Mezun olduktan sonra yıllarca atamalarını bekleyen hatta meslekte atamaları olmadığı için polislik gibi başka mesleklere yönelen birçok genci biliyoruz.
3 Şubat 2012 günü 17 bin öğretmen atamasının yapılması öğretmen adaylarında, ailelerinde ve biz hocalarında heyecan yarattı. Atama listelerine baktığımızda her geçen yıl farklı branşlarda atamaların fazla olduğunu görüyoruz. Örneğin yaklaşık 10 yıl önce Teknik Eğitim Fakültesinden mezun bilgisayar öğretmenleri KPSS de 45-50 puan aldıkları zaman dahi atamaları yapılmıştı. Takip eden yıllarda giriş puanı yüksek olmasına rağmen bilgisayar öğretmenlik bölümünü tercih edenlerin sayısı artmıştı. Oysa birkaç gün önce yapılan atamalarda bilgisayar öğretmenine hiç yer verilmedi. Bilişim Teknolojileri öğretmeni adı altında atanan öğretmenlerin de KPSS sınavlarında aldıkları puan 86,627 de kaldı ve verilen kadro 143. Bu demektir ki artık okulların bu branştaki öğretmenlere ihtiyaçları kalmamış. Popüler bölüm artık cazibesini yitirdi. Sınıf öğretmeni için verilen kontenjan 4.931 ve en az puan 69.002 de kaldı. Gemi kaptanlığı, harita tapu kadastro gibi branşlarda hiç başvurunun olmadığı belirtilirken, bazı branşlarda da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi gibi branşlarda yeterli sayıda başvurunun olmadığı belirtildi. Okul Öncesi Eğitim günümüzde gözde alanlardan birisi oldu. Eğitim Fakültesini tercih eden adaylar artık daha kolay istihdam edilen alanlara yönelmekte ancak geçen 4 yıl sonunda atamalarda puan değişebilmektedir. Bir anne, bir veli, bir eğitimci olarak gözlerinde yeni yaşam modeli ışıltısı olan genç mezunlarımızın bu hayal kırıklıklarının bir an önce son bulmasını diliyorum. İhtiyaç fazlası olan bölümler kapatılmalı boş umut kapısı olmamalı.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.