Öğr.Gör.Nurhayat VAROL- Kişisel Web Sayfası

SİİRT’E YOL ALIRKEN

24
Eylül
2008

Amerika Birleşik Devletlerinden oldukça uzun bir yoldan dönerken, bağlantı uçaklarını birkaç noktada  beklemek zorunda kalmıştım.Bu bekleyişler beni umduğum gibi sıkmadı ve yormadı. Çünkü; bir yandan oradaki insan ve teknoloji manzaralarını izlerken bir yandan da Türkiye de yaptığım yolculuklar ile kıyaslamaya başlamıştım bile. Ama benim için yolculuklarım içerisinde farklı olan sık yaptığım Siirt yolculuğu idi. Bir an yine aynı anları yaşadığımı hissettim. Geçen yıl Hafta sonlarında ve bayram tatillerinde eşimi ziyaret etmek amacıyla Siirt’e sıkça seyahat ediyordum. Elazığ’dan Siirt’e gelebilmek için genelde üç minibüs değiştirmek zorunda kalıyordum. 5-6 saatlik bir yolculuk esnasında her defasında minibüs içerisinde yöre insanını ve doğayı daha rahat izleme fırsatı yakalıyordum.

 

Minibüs seyahati deyip geçmemek lazım. Seyahat esnasında bazen koyu bir muhabbete girerek yolun nasıl geçtiğini anlayamazasınız. Bazen de yolcular ya da şoför ile anlamsız bazı tartışmalar nedeniyle yol boyunca gergin bir seyahat yapmak zorunda kalabilirsiniz. Minibüs şoförlerinin bazen akıl almaz sürat denemeleri karşısında, “Aman ha ortamı germeyeyim” diye göz göre göre hayatınızı tehlikeye atarak, aşırı sürate karşı suskun kalabiliyorsunuz.

 

Minibüs yolculuklarında yoksulluk nedeniyle fazla bilet parası vermemek için kucağına birden fazla çocuk oturtan kadınlarımızı görmek, ülkenin fakirlik tablosu hakkında bariz ip uçları vermektedir. Eğer ekonomik sıkıntısı olmazsa, hiçbir anne birkaç saatlik yolculuk süresinde kucağında iki çocuğunu oturtarak seyahat etmek istemez. Seyahat sırasında rahatsızlığı nedeniyle acı acı bağıran küçük çocuğunu susturmak için annenin çocuğunu sarsarak ve hatta bazen sesini yükselterek eziyet etmesi ise, eğitim eksikliğinin gözler önüne serilmesine yetebilmektedir. Oysa yurtdışında çocuklu annelerin birçok alanda olduğu gibi yolculuklar da da geçiş üstünlüğünün olması yanı sıra çocukların ve yaşlılar ile yardıma muhtaç insanların yolculuk konforlarının sağlanması görevliler  tarafından yerine getirilmektedir.

 

Yöre insanının önemli bir bölümü ekonomik sıkıntı içerisindedir. Tabi ekonomik sıkıntının tüm faturasını devlete çıkartmak da haksızlıktır. İhtiyacı olduğu halde bedensel emek gerektiren işlerde çalışmayı kendine yediremeyen bazı insanlar, yoksulluk içerisinde perişan olmaktadırlar. Örneğin evlerde temizlik yapmak için kadın aradığınızda, bu işler için kadın bulmak bazen çok zor olabilmektedir. Oysa evinde yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşayan ev kadınları veya ev kızları aile geçimine katkı sağlamak amacıyla pekala evlere temizliğe gidebilirler.

 

Elazığ Diyarbakır arasında seyahat ederken, Maden ilçesi civarındaki virajlı yollarda bazı yolcuların çok rahatsız oldukları görülürken, Diyarbakır-Batman arasındaki yolun düzgünlüğü ise sizi ferahlatmaya yeter. Ama bu yıl aşırı kuraklık nedeniyle tarlalarda yeşermeden kuruyan ekinleri görmek ise yüreklerimizi burkuyor. Hemen Amerika’daki yeşil çevre aklıma geliyor. O ülkede yağmur o kadar çok yağıyor ki her taraf yemyeşil. Çimenleri sulamaya gerek kalmıyor. Ormanların çokluğu, yağmura da davetiye çıkarıyor. “Allah’ım bizim ülke neden kurak!” diye hayıflandığım ve yabancı ülkeleri kıskandığım çok olmuştur.

 

Batman’dan geçerken bina sayılarındaki hızlı artışı fark etmemeniz mümkün değildir. Türkiye’de üretilen petrolün önemli bir bölümünün bu yöreden çıkmış olması, hemen kendisini hissettiriyor. Oysa bu il önceleri Siirt’e bağlıydı, ama petrol o ili sosyo-ekonomik anlamda uçurmaya yetmişti.

 

Siirt’e girişteki yol modern bir görüntü veriyor. Ama hemen ara sokaklara girildiğinde  aslında şehrin ekonomik açıdan zengin olmadığını, bakımsızlık ve ilgisizliğin hakim olduğunu, sokakların çamur ve çöplerden geçilmediğini, ineklerin sokakları parsellediğini görmek ister istemez insanı üzmeye yetiyor.

 

Yolculuk süresinde kafanızda geçmişle ilgili birçok anı canlanıyor. Her bir seyahat bir filme konu olacak yeni olayları size hatırlatıyor. Yaşam şartlarının acımasız çarkları arasında hayatlarını ikame etmek isteyen insanların farklı profillerini görmüş olmak ise, ülkemizin gerçeklerini gözler önüne seriyor.

 

Yurtdışında yolculuklar genelde oldukça refah ortamda geçerken ben yine de Elazığ-Diyarbakır-Batman-Siirt arasındaki Minibüs yolcuklarımdaki  terminallerde çalışan gençlerin oldukça samimi, sıcak, sevecen, yardımsever yaklaşımlarıyla bana yaklaşıp “abla hoş geldin, bavulunu bana bırak ben taşıyayım”diyerek bavulumu kapmalarını hiç unutmayacağım ve bulunduğum ortamlarda da doğu kültürü ve terbiyesiyle yetişen insanların bu güzel özelliklerinden söz etmeden edemeyeceğim. Umarım bu özelliklerimizi kayıp etmeyiz.

Etiketler

Yorumlar

Yorum Yapın !

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.