SINAV HEYECANI
- Kategori : 2008,Gazete Yazılarım,Mayıs
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.401 kez okundu
2008 ÖSS sınavının yapılmasına çok az bir süre kaldı. Ailelerin bir kısmı daha çocukları sınava girmeden, tercihleri nasıl yapacakları telaşına girdiler. Üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştığım için, bu aralar sınava girecek çocukların ailelerinin ziyaretlerinin yoğunlaştığını görüyorum. Ziyarete gelen çok, ancak verdiğim cevaplar karşısında bazı ailelerin hoşnut kalmadıklarını yüzlerinden okuyabiliyorum.
Geçenlerde ailece tanıdığımız bir anne ve kızı bana uğradılar. Kızının ÖSS sınavına çok iyi hazırlandığını, kendisinden çok yüksek bir puan beklediklerini, aile olarak kızlarının tıp tahsili yapmalarını istediklerini, ancak kızlarının ise doktorluk mesleğini sevmediğini, bilgisayar alanında çalışmak istediğini söyledi. Annenin bana ifadesi aynen şöyle idi: “Nurhayat Hanım ben kızımı tıp eğitimi tahsili yapması konusunda ikna edemedim. Alıp sana getirdim. İlla tutturmuş bilgisayar alanında eğitim görmek istiyorum. Ben de dedim ki “gel bilgisayar hocası Nurhayat hanıma seni götüreyim, o seni ikna eder”
Bu sözler üzerine bir an için ne demem gerektiği konusunda ikileme düştüm. Bir taraftan kızının illa da doktor olmasını isteyen bir anne, ama diğer taraftan da bilgisayar mühendisi ya da bilgisayar öğretmeni olmak isteyen bir genç kız karşımda idiler. Anneye dönerek, çocuklarımızın sevdikleri alanda eğitim görmelerinin çok daha isabetli olacağını, seçimi çocuklarımıza bırakmamız gerektiğini söylediğimde, annenin ilk tepkisi şöyle oldu. “Nurhayat Hanım biliyorsun ben yıllardır hastayım. Çok sık doktora gitmek zorunda kalıyorum. Bir de doktorları özel görmezseniz sizinle pek ilgilenmiyorlar. Oysa bu kız ileride doktor olsa, hastalığıma da derman olur. Bizimle daha fazla ilgilenecek. Bir de doktorların kazancı da çok iyi. Bilgisayar öğretmeni olsa, alacağı para belli” dedi.
Bu tablo karşısında bu kız evladının üzerinde taşıdığı psikolojik baskının ne kadar korkunç seviyelerde olduğunu gördüm. Bu baskı altında sınava girecek bir gencimiz hem ikilem içinde kalacak hem de heyecandan belki de sınavda çok düşük puan dahi alabilecektir. Çok düşük puan alması durumunda evde yaşanacak psikolojik baskı sonrasında, bu genç evladımız bunalıma girebilir ve hatta tümden toplumdan kopabilir.
Size yukarıda aktardığım sadece bir örnek. Onlarca aile bu tür düşüncelerle bana geliyorlar ve çocuklarını yönlendirmemi istiyorlar. Oysa bu tür bir baskı uygulayarak, gençlerimizin geleceğini karattığımızın farkında bile değiliz. Ancak birden aklıma geldi, yıl 1998 idi ve büyük oğlum ÖSS sınavına girecekti. Babası oğlumuzun tıp tahsili okumasını istiyordu. Ancak oğlumuz “Baba ben kan görmek istemiyorum, doktorluğu sevmiyorum” dediğinde, eşim “Oğlum sen nasıl istersen öyle olsun, ancak tıp okursan ileride yaşlılığımızda bizi sen tedavi edersin” dediğini hatırladım. Sonuçta oğlumuz tercihlerine tıp yazmadı ve bilgisayarcı oldu. Ama eşimin hala hayıflandığı zamanlar oluyor. Çünkü oğlumuzun puanı tıp fakültesine girmeye de yetmişti ve eşim “Keşke tıpı yazsaydı” dediği oluyordu.
İşte görüyorsunuz, farkında olmadan çocuklarımızın ileride icra edecekleri mesleklerin seçimine taraf olabiliyoruz. Üstelik eşim ve aile olarak da eğitim-öğretimi üst seviyelerde görme imkanını elde etmemize rağmen, düşüncelerimizi ve bilinç altındaki arzularımızı dışarı vurabiliyoruz. Dolayısıyla kızını alıp gelen aile dostunun davranışlarını da kınamıyorum. Ama sınava girecek çocukların ailelerine tavsiyem, asla çocuklarını baskı altına almasınlar ve sınav tarihine kadar aile içi problemleri gündeme getirmesinler. Çocuklarını çok sevdiklerini kendilerine hissettirsinler. Bu davranış biçimi, çocuklarımızı rahatlatacak ve huzurla sınava girecekleri için konsantrasyonu artacak ve daha fazla puan dahi alabileceklerdir.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.