SOMA’DA SESSİZ AKITILAN GÖZYAŞLARI
- Kategori : 2014,Gazete Yazılarım,Mayıs
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :1.399 kez okundu
13 Mayıs 2014 Salı günü akşama doğru televizyon kanallarında Soma’da maden ocağı kazası haberi verilince tedirgin, daha doğrusu korkulu saatler başladı. Tarihe kara bir gün olarak geçecek olan kömür karası gün nasıl unutulsun. Değil ülkemiz, bütün dünya Soma’ya odaklandı. Yaklaşık 10 gündür Türkiye yerin metrelerce altına ekmeğini bulmak için inen ancak, orada hayatını bırakan evlatlarına, kardeşlerine, babalarına ağlıyor.
Olay günü sabaha kadar uyku tutmadı, haber televizyon kanallarını gezerken bir yandan da ölü sayısının artmaması için dua ediyordum. TV deki haberleri görüp de ağlamamak mümkün mü? Yüreğinin dağlanmaması mümkün mü? Adaletsiz dünya dememek mümkün mü? Bu karanlık dünyada bu kara kader nedendi? Bir ömrü ne uğruna, kimlerin ihmali sonucuna vermişlerdi? Sadece vefat edenler mi gitti? Ya yakınları, ilk iki gün öldü öldü dirildiler. Belki sağ çıkarlar ihtimaliyle kapının önünde, bekleyenler, hastane hastane yakınlarını arayanların çırpınışları asla gözümün önünden gitmeyecek. Biz beyaz ekranda ne kadar etkilendik. Ama şu gerçek ki asıl olan ateş düştüğü yeri yakıyor… 5 gün eşinin belki tanınmayacak halde çıkarılacak bedenini bekleyen kadının donuk ve sabit bakışları, çocuklarıma ne cevap vereceğim diye kendisini sorgulaması onu nelerin beklediğinin habercisi değil miydi?
İlk gün sağ kurtulan bir madencinin sedyeye yatarken aniden doğrularak “çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin.” İfadesi hafızalara kazıldı. O saf tertemiz Anadolu yürekli Murat Yalçın,11 saat ölüm ile mücadele etmiş ve ambülansa alınmıştı. Sağlık görevlisinin “hayır gerek yok uzat ayaklarını” sözlerine bile gönlü razı olmayan Murat ayaklarını yine de yana tarafa sallandırdı. Ta ki görevli ayaklarını alıp sedyeye bırakıncaya kadar… Daha sonra ölüm ile 11 saat nasıl mücadele ettiği sosyal ağlarda günlerce yer aldı. Bu davranışın altında farklı nedenler yatmaktadır. Bastırılmışlık olabilir, sürekli bir sorumluluk duygusunun baskın olması olabilir veya devlet malını koruma olabilir. Devletin sedyesini koruyan, onu kirletmeye kıyamayan onlarca insana kimler kıydı…
Hangi ifade yakmadı ki izleyicileri. Kendisine yardım giden bir başka madencinin seslenişi yine çok anlamlıydı. “Mahmut çıkmadı, Mahmut çıkamadı. Beni bırakın ben bekarım. Onu alın abi onun karısı hamile”. Can pahasına yapılan bu fedakarlığı anlatmaya kelimeler yetmez. Karanlıkta aydınlık insanlar işte böyle insanlar. Bu nasıl temiz bir yürek ve ruh var sende örnek insan!
Kağıt üzerinde eğer doğru ise 301 can gitti. Sadece 301 can mı? Ya onların yakınları da birlikte karanlığa gömülmediler mi? mezar başındaki talaşı üzerinde dikenli tahtayı baba diye okşayan dünya güzeli kızı kim susturacak? Tabuta sarılan çocuk, eş, anne, baba, kardeşi kim susturabilecek? O çocuklar kışın sobalarında nasıl kömür yakacaklar? Yanan kömür onların bedenlerini ısıtacak mı? Babalarının mezarları üzerindeki toprağı minicik elleriyle okşarken sessiz sessiz akıtılan gözyaşlarının bedelini kim kime ödeyecek? Psikolojik travmalar nasıl giderilecek?
Cenazelerin telaşı bitmeden gelen bazı ifadeler can yaktı. Evet, ölmek de kaderdir. Bir şeyler vesile olacaktır. Ancak tedbirsizlik, ihmallik, başıboşluk kader olarak adlandırılmasın. Hükümet temsilcisi “Maden kazası madencinin kaderidir. Ölmek de bu mesleğin kaderinde var” derse, acıyı yaşayanlar ne desinler! Provokasyonlar başladı. O karanlığa gömülen Soma’da bir tepki varsa, bir daha böyle olaylara mahal vermemek için her şey yapılsın. Ancak bu acıyı paravan yapıp başka emeller peşinden koşulmasın. İnsan olduklarından şüphe edilen yaratıklar var. Maden ocağına girilmeye başlandıktan sonra vefat edenlerden kalan bir şeyler bulup çalma hevesiyle girip hırsızlık yaptılar.
Acı çok büyük, toplu ölüm vuku buldu. Geri dönüşü veya onarımı yok. Ama gözler yetkililerin üzerinde, faciaya nedenlerin ne olduğunun bulunmasında. Yanan canları yakanlar da yanmalı, bedelini hak ettikleri şekilde ödemeliler.
12 Nisan 2014 Salı günü maden ocağına omuz omuza giren personel nerden bileceklerdi ki çıkışta da omuz omuza gömülecekler.
Vefat eden bütün kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Ulusumuzun başı sağolsum.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.