YURTDIŞINDA EV KİRALAMAK
- Kategori : 2010,Ağustos,Gazete Yazılarım
- Yorum Yok
- Ekleyen : Nurhayat VAROL
- Okunma :3.004 kez okundu
İnsanların oturabileceği kendine ait bir evinin olması, birçoğu için ulaşılması çok zor bir hedeftir. Maddi durumu kötü vatandaş, bırakın ev sahibi olması, kiralık bir ev bulup kafasını altına koyabiliyorsa ve kiraları ödeyebilecek düzeyde bir geliri varsa, şanslı sayılır. Kıymetli mekanlarda evi olanlar, kira gelirleri sayesinde güzel kazançlar elde edebiliyor. Bu yazımda yurtdışında evlerin nasıl kiraya verildiğini, deneyimlerimden yararlanarak sizlere aktarmak istiyorum.
Evlendikten birkaç ay sonra eşim Alman bursu ile doktora çalışmalarının deneysel kısımlarını yapmak için 1980’de Almanya’ya gitmişti. Ben ise Elazığ’da öğretmenlik yapıyordum. Aile bütünlüğünü sağlamak için bir arada olmamız gerekiyordu. 6 ay sonra ben de Almanya’nın yolunu tuttum. Kaldığımız ev büyük değildi, ancak yeni bir bina ve mobilyalı idi. Eşimden bu ev için aldığı bursun yarısından fazlasını kira için ödediğini duyduğumda, “Neden bu kadar pahalı bir ev kiraladın?” diye sorguladım. Meğer ben gittiğimde rahat edeceğim bir ev olsun diye, pahalı bir ev tutmuş! Kısa sürede evi değiştirdik ve Üniversitenin evli öğrenciler için kiraya verdiği küçük, mobilyalı ve ucuz evine taşındık.
1990’da eşim burslu olarak Amerika’ya gitmişti. İki çocuğumuzla 3 ay sonra ben de soluğu ABD’de aldım. Gene pahalı bir ev kiralamıştı. Ev kontratı 1 yıllık yapıldığından, mecburen evi birlikte kalan üç Türk öğrenciye devrettik ve biz gene üniversitenin ucuz bir evine taşınmıştık.
1992’de bu kez de ben burslu olarak İngilitere’ye gitmiştim. İngiltere’de kocaman tripleks eski bir binada, korktuğumdan geceleri yatmayarak ilk birkaç günü tek başıma geçirmiştim. Aldığım bursun yarısını kira olarak ödemek zorunda kalmıştım. Birkaç gün sonra babam ve çocuklarımın gelmesi ile rahat bir nefes almıştım. Birkaç ay sonra daha küçük ve fiyatı daha makul olan dubleks bir eve taşınmıştık. 2002 yılından sonra çocuklarım Amerika’da eğitim amacıyla bulundukları için sık sık ev değiştirdik ve farklı ev sahipleri ile muhatap olduk.
Yabancılardan ev kiralamak çok zor. Öğrenci evleri genelde iyi bir ticari kazanç sağlıyor. Birçok yabancı (Almanya, İngiltere ve Amerika’da) normal bir evde değişiklikler yaparak, odaları küçülterek ve herbir odanın yanına tuvalet-banyo koyarak, kiraya verecekleri ev sayısını çoğaltıyorlar ve büyük kazançlar sağlıyorlar. Yurtdışında nakit para ev sahiplerinde geçerli değil. Mutlaka çek talep ediyorlar. Önceden oturduğunuz ev sahibinin telefonunu istiyorlar ve nasıl bir kişi olduğunu ona soruyorlar. Ayrıca kredi skorunuza bakıyorlar. Kredi skoru ABD’de şu anlama geliyor. Herkesin sosyal bir güvenlik numarası var. Sosyal güvenlik numarasından girilerek bir kişinin geçmişte kredi kartı borçlarını zamanında ödeyip ödemediğini görebiliyorlar. İyi bir kredi skoru demek, çok alış veriş etmek, birçok kredi kartı sahibi olmak anlamını taşımıyor. Az kredi kartı daha makbul oluyor ve en önemlisi de kişinin gelir ve gideri arasında tutarlı bir gidişatın olup olmadığına bakılıyor. Bir kişi sık sık kendi kredi skorunu sorguluyorsa, bu davranışı kredi puanının düşmesine neden oluyor. Çünkü bir kişi kredi puanına sık bakıyorsa, “muhtemelen ödemelerinde bir sıkıntısı var ki kendi kredi puanını sorgulama gereği duyuyor” diye düşünülüyor.
Her ayın ilk bir iki günü içinde ev sahibi kapınızda ve çekini elden alıyor. Kendilerinde evin yedek anahtarı bulunuyor ve evi istediği anda denetleyebiliyor. Sözleşmede belirlenen kurallara uymadığınız takdirde de hemen evden çıkartılırsınız. Eğer ev sahibini ödemelerinizle, davranışlarınızla mutlu etmemişseniz vay halinize! Bir sonra taşınacağınız evin sahibi, mutlaka bir önceki ev sahibinden sizi soracak ve evini kiraya verip vermeme konusunda sizin hakkınızda alacağı referansa göre karar verecektir.
Etiketler |
Yorumlar
Yorum Yapın !
Yorum yapmak için oturum açmalısınız.